Şöyle
böyle 3000 yıldır arıyoruz.
Neyi
arıyoruz?
Hakikati!
∘∘∘
“Hakikat
de neki?” demeyin…
Nereden
bileyim. Hem bilsek neden arayalım ki?
Henüz
bulamamışız ki arıyoruz değil mi?
∘∘∘
Şaka
bir yana, bulabildiğimiz doğanın ne olduğu…
İnsanın
da parçası olduğu doğanın…
Atomlar
küçük parçacıklar…
∘∘∘
Gelgelelim,
insana ve davranışlarına gelince hâlâ bir b.k bilmiyoruz!
Onun
için diyoruz ki: İnsanın doğasını –özünü, onu insan kılan çekirdeği -tüm
insanların taşıdığı damgayı, markayı- bilmiyoruz.
Bu
nedenle, ne insan biliyor aradığı şeyi, ne de insanlık.
∘∘∘
İnsanın
doğası, hayatın doğası, gerçekliğin doğası dendi mi işaret edilen bir sihirli
çekirdek.
Kimi
saygın bilimcilere[1]
göre: “insanı keşfetse keşfetse fizik, kimya, biyoloji keşfedecek…”
Ben sayarım
fizik’i, en saygın kalelerimizden biri…
Ama
ne kadar daha bekleyeceğim?
Godot’yu
mu bekliyoruz?
∘∘∘
Kimi
saygın filozoflar[2]
ise, davranışlarımızı belirleyen evrensel bir damga olmadığını, küçücük
hayatların tikel olumsallıklarından kendi bilgini yaratman gerektiğini
savunuyor.
Hayatımız,
benliğimiz olumsaldır… Rastlantılarla, tesadüflerle şekillenir…
Bağlı
olduğumuz evrensel bir hakikat yerine, kendimizin yaratacağı –keşfedeceği değil-
“kendi bilgimiz” söz konusudur.
Kendini
içine düştüğün cemaatin diliyle tanımlarsan, sağduyunun kopyalarından ikinci
sınıf –benzerlerinin kopyası- biri olursun…
İçinde
ıstırap çekeceğin kalıptır bu!
∘∘∘
Keşfedilecek
“orada dışımızda duran bir hakikat” yerine, icat edilecek, yaratılacak “kendi
bilgimizin peşinde olduğumuzu iddia eden Nietzsche’dir (ö. 1900):
“Gündüz için, gece için küçük hazlar…
İşte size
son insan…
Herkes dünyaya eğlenmek için
gelmemiştir, yalnızca İngilizler böyledir.
Üstinsan son insana karşıdır…”
∘∘∘
[1] E. O. Wilson (d. 1929), Amerikalı
biyolog.
[2] Richard Rorty (ö. 2007), Amerikalı
Düşünür, “Olumsallık İroni ve Dayanışma”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder