17 Ağustos 2016 Çarşamba

Recep'in Başına Gelen





Paletli hafriyat kepçesinin sahibi ve operatörü Recep…

Hafif göbekli, toplu yüzündeki iri yuvarlık gözleri hep umutlu ve ışıltılı…

Temel dolgusunu sıkıştıracak…
∘∘∘


Deneyimim yok, korkuyorum; temel perdesinin üstünden atlatacak 16 tonluk kepçeyi Recep, çakılı sıkıştıracak…

Beton duvarı yıkıverir diye geçiyor aklımdan,  Allah korusun!

“Recep aman ha!”

“Güven be ağabey, benim işim bu; sen başka şeyleri kolla!
∘∘∘


Duvarların üstü demir filizleriyle kaplı…

Filizlerin arasında elimde hortum dolaşıyorum…

İkinci bir kepçe çakılı içeri boşaltıyor, Recep paletliyle düzeltip sıkıştırıyor.

Ben yukardan çakılı suluyorum, iyi sıkışsın diye…

Pantolonumun paçası iki de bir filizlere takılıyor tökezliyorum…

Sakın ha, diyorum içimden, bir düşmen eksik!
∘∘∘


İyi gidiyor. Büyük gözlerden birini yarısına dek doldurduk.

İşi giderek öğreniyoruz…

Bir ara köşeyi sulayabilmek için 30 cm’lik duvarın üstünde ilerleyeyim istedim. Hızlı gitmiş olmalıyım…

Pantolonum demire takıldı dengemi kaybettim. Basacak yer bulamadım 1,5 metre aşağıya toprağın üstüne yuvarlandım.

Bir takla atıp Recep’in kepçesinin önüne sırt üstü düşmüştüm…
∘∘∘


Allahtan, temel duvarından parmak gibi uzanan çiroz demirlerine çarpmamıştım…

Şanslıydım, pantolonumu yırtmış birkaç küçük ezik çizikle atlatmıştım…

Ciddi bir kazadan ucuz kurtulmuştum…
∘∘∘


Öğle yemeğinde Recep yanıma oturdu.

“Ağabey dondum kaldım biliyor musun, elim ayağım çözüldü… Öylesine bir badire atlattık ki!”

Anlamadım, soran gözlerle ona baktım.

Sürdürdü:

“Kusura bakma ağabey ölseydin polise ne derdik? Ne yaptınız adama, getirdiniz İstanbul’dan öldürdünüz, diye sorarlardı… Hadi bakalım cevapla… Allah korudu bizi!”

Recep şaka yapmıyordu!

Başımla “Haklısın,” dedim.

∘∘∘

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder