Bu söz bir oyundan, hasta kral uykusunda
kendisini öldü sanıp tacını kafasına geçiren oğluna söylüyor…
Veliaht prense…
Yazan bir şair[1]…
∘∘∘
Arzu ettiğimiz için mi
davranıyoruz, ardından davranışımızı doğrulamak istiyoruz?
Ki akıl –yürütme- arzunun kölesi
rolünde arkadan geliyor…
Yoksa düşünüp doğru bulduğumuz
biçimde mi davranıyoruz; arzularımızı aklımıza uyduruyoruz?
∘∘∘
Duyguları hesabın dışında tutmaya
özen gösteren: ‘aydınlanma’…
Bunun yanlışını apaçık ortaya
döken ise günümüzün sinirbilimi –neuroscience…
Artık biliyoruz: akıl, düşünce,
dediğimiz şey ‘duygularla’ ‘akıl yürütmenin’ ayrılmaz bir yumağı.
İnsanın zayıflıklarını,
trajedilerini, felsefeden –düşünceden- arındırmaya çalışan filozoflar onu –felsefeyi-
“geleceksiz bir meslek’e” döndürüyor…
∘∘∘
Arzu ettiklerin sensin…
Soru, istediklerinin hayatın
tartışılmaz değerleriyle nereye kadar örtüştüğü…
Duygusal haritanı adım adım inşa
ediyorsun, hayatın süresince…
Sana yön veren, arzularını
şekillendiren duygulanım alanlarını…
∘∘∘
İnsan çürüyorsa kokusunu
haritanda ilk sen duyarsın…
İnsan çürüyorsa insanlığın
çürüyor olmasındandır…
İnsanlık çürüyorsa bilgi
çürüyordur…
Bilgi çürüyorsa akıl çürüyecektir…
Akıl bilgiyle çalışan ancak “hisseden
bir makinadır”…
Düşünmeyi de becerebilir…
∘∘∘
İnsanlık çürüyorsa, çürümeye sürükleyen
arzuları sindirecek yeni duygular –arzular- arıyoruz demektir…
Belki de yanlış olan yüz
yıllardır “hümanizm” diye bellediğimiz…
İnsanı sevelim derken öldürmeye
başladık…
Hayatı arzulamak esas olan, tüm canlılar için…
Doğru hayatı…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder