22 Ağustos 2016 Pazartesi

Kader Niçin Korkak Olmamızı İster






Yaşama arzusunun bencillik olduğunu öğrenirsiniz…

Nasıl öğrendiğinizi bilmeden…

Yakın ve uzak çevrenden gelen mesaj budur…

Akıllı olmak, temkinli olmak, sağduyulu olmak biraz korkak olmaktır…

Uymak, uygun çizgide yürümek, çıkıntı olmamaktır…
∘∘∘


Vücudun öğretilenlere kucak açmıştır.

Edindiğin bilgilerin mantığı, karşılaştıklarının acıları ve yaptıklarının sevinçleriyle uyumlu beklentiler yaratmıştır…

Anımsadığı geçmişi, belirsiz geleceğe dalarken pusula gibi kullanmaktan huzur duyar…

Yaşadıklarının benzerlerini umut eder…

Kendini kandırdığını ispat bile etseniz umursamaz, elinde gündelik yaşamda kullanacağı daha iyi bir alet yoktur…
∘∘∘


Bu mantık kaderdir!

Saflaştırır, naifleştirir kader…

Kalabalıklar ürkek, tetirgin –korkak- davranmaya başlar…

Küçük bir kesim ise doğuştan kumarbazdır. Tahminleriyle geleceği bildiği sanır…

Maceracıdır…

Bunlar, düşünmeyi sevmeyen, yalnızca yaparak ilerleyen, bol hata yapan, hatalarının günahını başkalarına yüklemeleri gerektiğini bilenlerdir…

Kalabalıklar, maceracıları sırtlarında taşır.
∘∘∘


Gerçekten bu denli korkak ve kırılgan mıyız,

kaderin bizi inandırmaya çalıştığı kadar?

O çocukluk, derin ve vaatlerle dolu,

köklerinde –daha sonra- sustu mu?[1]
∘∘∘


Vücudumuzun ürkekliğinin –korkaklığının- panzehiri benliğimizi deşifre edecek olan uzun bilgelik yolculuğudur…
∘∘∘



[1] Rainer Maria Rilke (ö. 1926), “Orpheus’a Soneler”, XXVII,


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder