Yaşama arzusunun bencillik
olduğunu öğrenirsiniz…
Nasıl öğrendiğinizi bilmeden…
Yakın ve uzak çevrenden gelen
mesaj budur…
Akıllı olmak, temkinli olmak,
sağduyulu olmak biraz korkak olmaktır…
Uymak, uygun çizgide yürümek,
çıkıntı olmamaktır…
∘∘∘
Vücudun öğretilenlere kucak açmıştır.
Edindiğin bilgilerin mantığı,
karşılaştıklarının acıları ve yaptıklarının sevinçleriyle uyumlu beklentiler
yaratmıştır…
Anımsadığı geçmişi, belirsiz
geleceğe dalarken pusula gibi kullanmaktan huzur duyar…
Yaşadıklarının benzerlerini umut
eder…
Kendini kandırdığını ispat bile
etseniz umursamaz, elinde gündelik yaşamda kullanacağı daha iyi bir alet yoktur…
∘∘∘
Bu mantık kaderdir!
Saflaştırır, naifleştirir kader…
Kalabalıklar ürkek, tetirgin –korkak-
davranmaya başlar…
Küçük bir kesim ise doğuştan kumarbazdır.
Tahminleriyle geleceği bildiği sanır…
Maceracıdır…
Bunlar, düşünmeyi sevmeyen,
yalnızca yaparak ilerleyen, bol hata yapan, hatalarının günahını başkalarına
yüklemeleri gerektiğini bilenlerdir…
Kalabalıklar, maceracıları
sırtlarında taşır.
∘∘∘
“Gerçekten bu denli korkak ve kırılgan mıyız,
kaderin bizi inandırmaya çalıştığı kadar?
O çocukluk, derin ve vaatlerle dolu,
köklerinde –daha sonra- sustu mu?”[1]
∘∘∘
Vücudumuzun ürkekliğinin –korkaklığının-
panzehiri benliğimizi deşifre edecek olan uzun bilgelik yolculuğudur…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder