Bana sorarsanız yok!
Doktorlar, psikologlar, sosyologlar kim varsa bazı
saygın kuramları kendi deneyimleriyle karıştırıyor ve istatistiğin
söylediklerinin yorumlarıyla ambalajlıyor…
İstatistik geleceği gösterseydi borsa uzmanları âbad olur,
insanlara dert anlatmaz para basarlardı…
Ellerindeki sıradan, düne kadar ne olduğunu
gösteren istatistik haritasıdır; bunu fizik kuramı gibi yutturur borsacılar!
Aslında kamuyu korumak adına yasaklanmaları gerekir!
∘∘∘
Bu durumda, ‘insanı’ öğrenmekten
ümidimizi tamamen kesecek miyiz?
Hayır!
Elimizde çok işe yarar, herkesin handiyse
parasız ulaşabileceği bir yol var:
Yüksek şiir, roman, oyun…
Hayatın, insanlığın testinden
geçmiş klasik olmuş birinci sınıf eserler…
Yalnızca zihinsel hazırlık istiyorlar!
∘∘∘
Bu eserlerin büyüklüğü insanın
tarafını tutmadan insanı anlatmasından gelir…
Vasat yapıtlar vıcık vıcık ‘insan
pohpohladığı’ için sıradandır…
Popüler denen kitapların çoğunluğu
böyledir…
Kötü kitap okumanın da elbet bir
faydası vardır:
Zavallı bile olsa her kitap iyi
kötü bir mantık uygulamasıdır, ama insanı çarpıtarak büyük fenalık yapar…
∘∘∘
Ben insanı tanımanın kestirme
yolunun Dostoyevski (ö. 1881) okumak olduğunu düşünüyorum…
Karamazov Kardeşler’i bir-iki kez hazmetmek en kestirmesidir...
Shakespeare (ö. 1616) ve Goethe’nin
(ö. 1832) yapıtlarında hayatın yanlış kurgusu bütün
çıplaklığıyla ortadadır…
Şeytan mı melek mi birkaç adım öndedir kafanızda anlarsınız...
İnsana torpil yapan ucuzluğu
aşmıştır büyük yazarlar…
∘∘∘
Fizik verileri
kesinliğinde ne zaman öğreneceğiz insanı?
Ümit yok mu?
Bence var!
Fizik, kimya ve biyoloji –fen bilimleri-,
yolda bırakmayan güvenebileceğimiz tek dostumuz…
Günün birinde insanı onlardan
dinleyeceğiz diyorum…
Umarım o vakte kadar ayakta kalır
insanlık!
O zamana kadar yüksek şiir ve edebiyatla
yetineceğiz…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder