Arkadaşla dostun farkını
berraklaştırmayan dostunu tanıyamaz…
Her tanıdığını dost sanır…
Ya da sıkça görüştükleri dost,
kalanlar arkadaştır…
∘∘∘
Çoklukla kendisiyle barışık olanın
bol bol arkadaşı olur, hepsiyle dost olduğunu kabul eder…
Kimi görse diğerinin yakın dostu
olduğunu söyler…
Gururludur!
“Kendinizle barışıksanız” her
tanıdığınızı dost bilir, sosyal biri olmakla gururlanır, “hayat adamıyım ben!”
diye havalanır, dostlarınızın bolluğundan güç kazandığınızı sanırsınız, diyorum…
Zannettikleriniz bir yere kadar
geçerlidir; ama, yalnızca denizler sütlimanken…
İlk fırtınada dost dediklerinizin
sıradan tanıdıklar olduğunu keşfeder, hayal kırıklıklarının alaca karanlığında
şaşkın ördeğe dönersiniz…
∘∘∘
Bana öyle geliyor ki dostu
tanımak için kendinizle savaş halinde olmak gerekiyor…
Zamanla kavgalı olmak, bir türlü
uzlaşamamak…
Kendisiyle barışık olan zamanla
barışıktır…
Adaletsizlikle, ikiyüzlülükle,
acımasızlıkla uzlaşmıştır…
Bu zehirli anlayışlılıkta ne baş
döndürücü uğraşlar ne de onların sonucu edineceğiniz dostluklar filizlenir!
∘∘∘
Dost, içinde zamanı unuttuğunuz
uğraşınızı paylaştığınız kimsedir…
Zamanla kol kola girmiş, kendisiyle
barışık sosyal kişiler ‘dost’un anlamını yaşamak yerine, ‘dostsuzluğun’
hüsranına yakındırlar…
Kendinizle barışık değilseniz,
zamana uyup sorunun siz olduğunuzu zannetmeyin…
Dua edin…
Zamanı unutacağınız uğraşlara
diğerlerinden çok daha yakınsınız!
Allah korusun, acıyla kurgulanmış
zamanlarla uzlaşmış olabilirdiniz!
Kendinizi kaybedeceğiniz uğraşlar, dosta
giden güvenilir sokaklardır…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder