Bildiklerimizle övünüyoruz…
Haksız da sayılmayız.
∘∘∘
Ancak nasıl bir uygarlık?
Biz bildikçe Dünya daha az öğrenmeye değer hale geliyor!
Savaşlar, göçler, canlı bombalar…
∘∘∘
Belki de yanlış şeyleri biliyoruz!
Bakın, hâlâ “insanın ne olduğunu” bilmiyoruz.
İnsanın doğası
nedir?
Cevap yok!
∘∘∘
Yanıtlar binlerce yıldır,
sanatta, edebiyatta, şiirde, din kitaplarında…
Sosyal bilimlerde varsayım
üstüne varsayım… Sonuçtan geçtik umut
yok!
Bana sorarsanız fen
bilimlerinden - fizikten, kimyadan, biyolojiden- cevap gelene dek düş kırıklığı sürecektir…
Herkes amacına uygun insanı tanımlayacak ve –kolayca- yaratacaktır…
Güce ve paraya düşüyor bencil insan...
Panzehirini bilemiyoruz…
Belki de hasta kendini tedavi
edemiyor!
∘∘∘
Fen bilimleri bulacak daaa…
‘Eşek ve yonca hikâyesi…’ bu,
apaçık.
Beklerken ya zamana teslim
olacaksınız: tüketmek için çalışacak,
çalıştıkça tüketeceksiniz…
İsteklerinizi ardı ardına doyurma
histerisine kapılacak, ayırdında bile olmayacaksınız.
Uğursuz bir satın alma yarışında –kusura bakmayın, lanetli- bir koşucu gibi…
Sonunda “Bu mudur?” duvarına bindirmiş düş kırıklığını göze alarak…
∘∘∘
Ya da…
Yeni bir yol
bulacaksınız…
En azından kendinizi daha iyi
tanımak…
Belki de doğru hayatınızı keşfetmek için…
∘∘∘
‘Uzakdoğu’nun spiritüel aydınlanma uzmanlarını (!)
işaret etmiyorum.
Yeni bir “Hayat Bilgisi” [1] keşfetmek, diyorum.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder