7 Mart 2016 Pazartesi

Paramparça (2)


Cesaret gübresinin bol bol atılmadığı topraklarda yetenek yeşerip boy atamadan kurur kaybolur.
∘∘∘

Ne zaman “Hayat ciddiye alınamayacak kadar önemlidir[1] sözünü duysam, gözümün önüne başına kiremit düşecek diye sokakta dolaşmaktan korkan biri gelir.
Öylesine ciddiye alıyor ki yaşamıyor
∘∘∘

Suçluluk jüriye, adalet ise Tanrı’ya kalır. Bu teselli ile avukatlar midelerinin almadığı davaları üstlenirler Anglosakson sisteminde.
Sağlıktan başka amacınız yoksa, doğum günü kutlamak için 12 ay yaşamaktan başka nedene ihtiyacınız yoksa, daha iyi bir dünya işine beni karıştırmayın diyorsunuzdur.
Avukatları örnek alıp yaşamı nasıl üstlendiğinizi sorgulamalısınız…
∘∘∘
Can sıkıntısı saatleri harcamadaki başarısızlığın meyvesidir.
Ayakta kalmak için onca çalış çabala, Tanrı, kim bilir hangi badirelerden atlaman için ne şanslar vermiş olsun; sen avucunun içindeki lütfedilmiş zamanı geçirmeyi becereme, canın sıkılsın…
Emanete hıyanet mi, yoksa belirsizlik çıkmazındaki hüzün mü?
Karar veremiyorum…
∘∘∘

Varlığın güvenliğine sığınırsın, düştüğün boşlukta kendine zor hesap verirsin. “Bu mudur?”, sorusunun altında ezilirsin!
Varlığın yoksunluğunun güvenliğine sığınırsın. Can acısından sıkılacak can'ın kalmaz!
Aradaki altın denge ipin üstündeki cambazın dengesidir.
Kadınla Adam -birlikte- bir türlü duramazlar...
∘∘∘

Bir öğretmen tanırdım. İyi eğitimli bir oğlu vardı. Ne yaptı etti şirketlerde çalışmasını engelledi. “O,” dedi, “düşünmeden yapamaz. Düşünen adam şirketin amacı yerine “bildiği hakikati” kovalar…”
Tersine ikna etmek için ne uğraşmıştım!
Metafiziğe pek güvenmemeliyim!
∘∘∘



[1] Oscar Wilde (ö:1900)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder