Sabah kalkmışsın ne yapacağı
belli, o günü de yatay yaşayacaksın.
Geçmişten geleceğe kurduğun
zamanın izinde…
Şeylerin peşinde, hırçın…
Ama güvenli.
Donuk bir kireç taşından olmayacak
pırlantayı yontmak gibi sevinçsiz…
∘∘∘
İçindeki boşluk sığınağındır bilirsin; ama inemezsin, çekinirsin.
Korku dağları bekler…
Kendinle karşılaşıp bildik hayata
‘hayır’ demekten ürkersin.
Korkulu rüya görmektense uyanık
yatmak evladır dersin.
Tavadaki balığa razı olup denizdeki
balıktan kaçarsın…
∘∘∘
Boşluğa yürümek cesaret ister çoğu
kez de gözyaşı…
Yürümemek ise güvenli ölmek!
∘∘∘
Zor olan kalabalıklardan ayrı
yalnız yürümek…
Sağduyuya direnmek…
Birikim, bilgi ve riske karşı
durmak ister.
Yeteneğine de güven…
∘∘∘
Gündelik hayatta kararlarını, yaşam
boyu biriktirdiğin duygu haritasında sınarsın.
Bir yere mi gideceksin?
İçindeki sesi dinlersin, ne
diyecek?
Duyduğun sevinç ise yürürsün…
Hüzün, koyu üzüntü veya acıyla
vazgeçersin…
∘∘∘
Boşluğa inerken durum değişiktir…
Acının üstüne üstüne gidersin, bu
kararı duygularına danışarak almanın yolunun olmadığını anlamışsındır…
Ya vazgeçip teslim olacaksın ya da
acıya bodoslama dalacaksın…
Gözyaşları vücudunun acıyı yatıştırma
gayretidir…
∘∘∘
Hiçbir adımını saatlerce katıla
katıla ağlayarak atmadıysan kendi boşluğuna hiç dalmamışsın demektir…
Evini, sevdiklerini geride bırakarak
terketmek ağlamadan olmaz!
Kokusunu tanıdığın topraklardan ayrılırken gözünden yine yaşlar süzülecektir.
Boşluğa dalmak fabrika ayarların olan duyguları parçalamaktır.
Acısız olur mu?
Bir bardak suya bile para
ödediğiniz dünyada kendini bulmanın hiç mi bedeli olmasın?
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder