26 Mart 2016 Cumartesi

Şimdi'yle Tanışmak


Adam kapıyı öyle bir çekti ki sesinden kendisi irkildi.
Düşüncelerinden koptu kendine geldi. Çevresine göz gezdirdi, yağmur iç sızısı gibi gibi düşüyordu. Kasvet bastı içini.
Kaplumbağanın ürküp kafasını içeri çekivermesi gibi hızla geri düşüncelerine geri gömdü kendini.
∘∘∘

Karısıyla bir türlü aynı hatta düşünemiyorlar. Güneşli bir günde sıcaktan yakınsa, “dün daha sıcaktı” der karısı; kara kışta dondum dese, “ben o kadar üşümüyorum,” diye lafın köküne zehri atar.
İşleri bir türlü rayına sokamıyor. Dün müdürden zılgıt yedi. Projedeki altı ay gecikmenin telafisi yok…
Her yönden kötü haber akıyor. Sanki zaman ahdetmiş adama karşı yürüyor…
∘∘∘

Kafasında geçmişten geleceğe çektiği her çizgi çıkışı belirsiz lâbirentlerde yitiyor.
İç açıcı yeşil vadilerin bahçelerinde eğlenen yok gibi.
∘∘∘

İşini sevmiyor. Yaptığı işe benzer başka bir iş istemiyor.
Böyle olunca yeni iş bulamıyor.
Kafası hep geçmişten geleceğe akan raylarda...
Niçin başaramadığında…
∘∘∘

Dün’le yarın’a bakarken donmuş kalmış sanki…
Bugün (şimdi) adam için hayat koşusunun bir engeli, gözünü kapatıp üstünden atlıyor.  
Ne görüyor ne dokunuyor şimdi’ye.
∘∘∘

Zihninin kuklası adam; her dediğine inanıyor.
Zihnini kendisi sanıyor!
Tanrı’nın kendini korusun diye verdiği aletle -düşünce’yle- özdeşleşmiş…
Sanki kendisi tümüyle düşünce
∘∘∘

Yolu gösteren  düşünce; cezayı yüklenen adam…
Büyük bir hata yaptığını seziyor, ama anlamıyor ve anlatamıyor.
Özellikle de şimdi’nin üstünden yüzüne bile bakmadan atlarken…
Kara kışta kendini sokakta acımasızca bırakıp çekip gidiyormuş gibi geliyor…

∘∘∘


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder