Dünyanın
içinde düştün.
Dilini
öğrendin, aklını belledin, zevklerini yüklendin, doğrularını kavradın…
Hepsi
içine işledi, sevdin…
∘∘∘
Yetmedi…
Bir eksiklik
vardı, sezdin ama ne olduğunu çıkaramadın.
Ritim
ters, renk donuk, ruh yabancıydı…
∘∘∘
Sekse
rastladığında başın döndü; aklından çıkardın terslikleri, uyumsuzlukları, sevimsiz
ruhları.
Tatsızlıklar
buharlaştı; evinde hissediyordun artık…
Girdiğin
tuhaf bir tünel;
Hesabını
ilerde ödeyeceğin, kaybolanları çıkınca yeniden göreceğin…
∘∘∘
Dağlara oyulan tuhaf yoldasın, karşı cins
başını döndürdü, tüneldeki sarhoşluk yılların başladı…
Tünel
bir bakarsın boşa harcamış en canlı yıllarını…
Bir de bakarsın aşka alıştırmış seni…
Başın
dönünce zamanı unuttuğunu görürsün, yaşayarak…
Sıkma
canını ortalama insan böyle tanışır hayatla…
Seks
tünelinden geçerek…
Ödediğin
bedel aşkın diyetidir.
Yaşamın
hepten aşk olduğuyla yüzleşmenin diyeti…
∘∘∘
Tanrı’nın
sevgilisi, yetenekleri paçalarından akan küçücük bir azınlık dışında kimse
tünelden kurtulamaz.
İnsanlık,
büyük kalabalıkları ayakta kalmak için didişmeye mahkum etmiştir…
Kalabalıklar
tünele girer ve kaybolur!
Ve
çıkamaz!
Erkeği
yer, yapabildiği kadar seks yapar, ölür…
Kadını
çocuklarına bakar, ölür…
İnsanlığın
kendini yok etmenin ucuna gelmesinin nedeni budur!
∘∘∘
Tünele
herkes girer, marifet çıkabilmektedir…
İçindeki
Tanrı’yı yakalamak…
Odur
asıl aşk!
Yaparken,
zamana ve acılara ve dünyanın saçmalıklarına direnmeni sağlayan iştir ...
∘∘∘
İnsan
mutluluk değil aşk arar; ama farkında değildir…
Mutluluğa
razı olur.
Mutluluk
aşksızlığın avuntusudur!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder