İnsanın
talihsizliği niçin yaşadığını bilmemesiymiş;
Kendisiyle
yarışmak yerine başkalarıyla yarışırmış…
Kazanmaya
zincirlendiğinden erdem sahibi olamazmış!
∘∘∘
Kadının
talihsizliği hem insan olması hem erkekle savaşmasıymış;
Hem
insandan hem erkekten daha iyi olmak zorundaymış!
∘∘∘
Erkeğin
talihsizliği hem insan hem de erkek olmasıymış;
İnsanı
aşmak neyse de erkeği aşmanın ne demek olduğunu bir türlü sökemezmiş…
Kadını
yenince dünyanın sırtını yere getirdim, diye bayram edermiş!
∘∘∘
Politikacının
talihsizliği seçildim “diye bu işi!” bildiğini sanmasıymış;
“Bu
iş” dediği şeyin hayatla bağlantılı olduğunu sezer, düşündükçe kafası karışır,
kafası karıştıkça düşünmeye lanet edermiş…
Düşünmenin
kafa karıştırmadığı bir hayatı özlermiş!
∘∘∘
Uzmanın
talihsizliği bilimle hayat arasına sıkışıp bir türlü kurtulamamasıymış;
Bilime
dönse hayat, hayata dönse bilim küsüyormuş…
O da
ne yapsın, hayattan hiza alır politikacının yanına çökermiş!
∘∘∘
Yöneticinin
talihsizliği para kazanmanın uygarca ve de bilimsel olduğunu savunmak zorunda
kalmasıymış;
Duyarsızlığı
besleyen cehaletin piyasada ne büyük avantaj olduğunu yaşayarak öğrendiğinden
bilimi savunmanın ona düşmesini, kedinin ciğerci dükkânını beklemesi gibi
görürmüş…
Ne
yapsın, başa gelen çekilir diye teselli bulurmuş!
∘∘∘
Çalışanın
talihsizliği esaret altında özgür insan rolünü oynamak zorunda kalmasıymış;
Çalışkanlığın
erdemiyle sarhoş, gününü gün eder pek düşünmezmiş…
İstemediğin
işlerde çok çalışmanın erdem sayılmasını anlamıyor olsa bile yine de kafasına
takmazmış!
∘∘∘
Şairin
talihsizliği bu dünyada yaşayamamasıymış…
Mecburen
kendi dünyasını kurar sözcüklerden, içinden çıkmazmış…
Talihsizliği, en büyük şansı olurmuş sonunda şairin…
∘∘∘
Talihsizler
bence şairlerden esinlenmeli;
El
yapımı kendi dünyalarında, yaşamı fazla ciddiye almadan nefes almayı öğrenmeli…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder