Ne
başka dünyan ne başka hayatın olacak;
Ne
yaptıysan yaptın, bu kadar; başka şansın olmayacak!
İlk
ve tek şansını böyle değerlendirdin…
Korktun,
kaçtın, yalan söyledin, vicdan azabı çektin;
Ne
yapabilirdin ki? Herkes neler yapmıyor, diye teselli buldun…
∘∘∘
Boş
hayaller kurdun:
Keşke
yapmasaydım, dedin, hayatım bambaşka olurdu…
Unuttun:
“Gördüğümüz her şey başka türlü olabilirdi.”[1]
Zorunlu
değil, yalnızca olumsal –ne zorunlu ne olanaksız- hayatlarımız, senin bahtına
böylesi çıktı…
Geriye
bakıp yanlış bulduğun şeyi değiştirebilseydin, yaşamının pespembe olacağını
söyleyemezsin.
O zaman
bambaşka bir olumsallıklar zinciri izleyecektin hayatında…
“Keşke”nin
hayıflanması, anlamsızlığın ötesinde ahmaklık; gezegenimizde böyle bir budalalığı haklı kılacak yaşam kurulmadı!
∘∘∘
Bir
daha dünyaya gelmeyi bekleme, ikinci bir şans yok.
Cem
Yılmaz’ın (d. 1973) şakasındaki gibi garipleri avutmak için Hindistan’da icat
edildi ikinci ziyaret.
Adam
“dededen fakir” ufukta ümit görmüyor sorup duruyor:
“Biz
n’olacağız be ağabey?”
“Bi
dahaki sefere kralsın be oğlum!”
∘∘∘
Ne
yaptıysan, ne bulduysan, neyi sevdiysen, neden hoşlandıysan, kimle dost
olduysan…
İlk
ve tek seferde…
Alçağın
biriysen sen bilirsin…
Dünyanın
tatmaya değer hiçbir zevkini tanımadan gideceksin, sonsuza dek…
Düşük
insanlığın silik bir üyesi olarak…
Umursamayacağını
biliyorum ama yine de bil…
∘∘∘
Ünlü
bir kaçakçının Bodrum’daki villasının resmi vardı gazetede.
Arkadaşım
haksızlık karşısında her şeye lanet yağdırıyordu.
“Merak
etme,” dedim “anlamak isteyen birikimli birinin böyle bir evde alacağı zevkin
milyonda birini tadamaz o kaçakçı… ‘Anlama’ arzusuyla bakmayan hiç kimse
dünyanın mucizelerini göremez!”
Ters
ters baktı arkadaşım:
“Yer
içer, bol bol kadınlarla yatar, yetmez mi?”
“Yetmez…
o alçak hiçbir zaman bilmeyecek olsa bile yetmez…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder