Panzehiri
“anlamak”tır…
∘∘∘
Tanrı’nın
yüreğine yazdığı, içinde kaybolacağın “iş”i, bildiğin iş’le karıştırma…
Anlamak
için yapılır o;
Bilmezsin
onu; çünkü toplumun mimarları istememiştir…
Sağduyu
istememiştir, tanımanı…
∘∘∘
Büyüsüne
kapılıp sürüklenince tanışırsın anlama’yla;
Gerçek
dünyan, eğreti giysilerini senin yapan, isminin içini dolduran…
Anlama’yla…
∘∘∘
Kendi
dünyalarını kurmak için gelirsin dünyaya.
Başka
şeyler söylerler sana, kafan karışmasın!
Ne
kadar dünya kurduysan kendinin, o kadar yaşıyorsundur…
∘∘∘
Çevrene
baktığında gördüğün bildik Dünya’da ayakta kalırsın yalnızca...
Kendi
dünyalarında yaşarsın…
Bildik
Dünya bir tanedir; senin dünyaların kurabildiğin kadar…
∘∘∘
Seyretttiğin
değil- yaptığın tüm sporlar senin fiziksel dünyalarındır; hepsinde sezmeyi,
sezerek anlamayı öğrenirsin farkında olmadan…
Sanat,
edebiyat, müzik, şiir, senin için yeni
dünyalar kurar; hem yaptıkların hem de –fiziksel dünyalarının tersine- seyrettiklerin,
dinlediklerin, okudukların…
Anlamanı
tahkim eden bilim yepyeni zihinsel dünyalar açar önünde…
İyi
yaptığın, yaparken zamanı unuttuğun her şey zihinsel dünyandır; pişirdiğin
yemekler, yetiştirdiğin çiçekler, büyüttüğün ağaçlar…
Orman,
dağ, çöl, doğa bakarken kendinden geçiyorsan, senin dünyan olur…
∘∘∘
Kendi
dünyalarında derine, sürekli daha derine dalarsın; başını döndüren, kendinden
geçiren budur.
∘∘∘
Kendi
dünyan yok mu?
Hep
çalışıyor, para kazanıyor, iyi vakit mi geçiriyorsun?
Doğru
söylüyorsun, yaşamla tanışmamışsın; yaşamıyor, vakit geçiriyorsun!
Hayatın
yelkenlerini hiç doldurmadan geçip gideceksin…
Ezberlediklerini
anladıkların sanarak…
Üzülme
zaten yaşamamışsın!
∘∘∘
Anlamaya
çalışmayan herkes uyuşmuştur, zehirlenmiştir…
“Toplumun haline baksana ne bekliyorsun?”, deme sakın!
Anlamak
hep yalnız yürümek olmuştur…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder