30 Temmuz 2017 Pazar

İnsan Söylediğinin Yönetici Yaptığının Hesabından Kaçamaz




İnsanın söylediği gündelik hayatta kişiliğine, yöneticinin yaptıkları şirkette siciline işlenir.
∘∘∘

İnsanın söylediği, yöneticinin hem söylediği hem yaptığı sahnelenir.
∘∘∘

İnsanın söylediğiyle yöneticinin yaptığı ikizdir.
∘∘∘

İnsan söylediğinin sonuçlarına katlanmaz,  “bunu başkasından duymuştum…” diye çark ederse komik olur…
Otoriteyi papağan gibi tekrarlamak intihardır.
Ardından kimi inandırabilirsin?.
∘∘∘

Yönetici yaptıklarının sonuçlarını sahiplenmez, “haberim yok…” diyerek işin içinden çıkmaya kalkarsa istifa etmiştir, farkında değildir!
Başkaları anında durumu kavrayacaktır…
Kötü işler başını yakacaktır.
∘∘∘

İnsan ne yapsın, her şeyi bilemez ki?
Evet her şeyi bilemez, –zamansızlıktan ya da bilgisizlikten- ayrıntılarına giremediğin şeyleri söylemin içine alacaksan, onlardan emin olmanın bir yolunu bulmalısın…
Sıkışınca sözün sahibine dönersen sıradanlaşırsın…
∘∘∘

Yönetici, emrinde yapılan bütün işlerin kalitesinden emin olan kişidir…
Her an hesap verecek düzeyde…
∘∘∘

İnsan, hayatını konuşarak yönlendiren yaşam yöneticisidir.

∘∘∘




29 Temmuz 2017 Cumartesi

Doğru Zaman Doğru Yer Yorumcuları




Televizyonda seyrettiğim en az palavra olan şey futbol muhabbetleri…
Ne denli basitse o denli karmaşık ve olumsal olan bu sporun yorumcuları, eski futbolcular…
Türkçe ile yakınlıkları yok;
Kalabalıklar önünde konuşmaya yabancılar…
Akıl yürütmenin hangi sağlam mantık’a yaslanması gerektiğini belli ki hiç düşünmemişler…
∘∘∘

Cem Yılmaz, birliğinde tedavi olduğu sağlık personelini şöyle anlatıyor:
“Hasta olarak gelmişler…
Kendilerini yetiştirmişler…”
Futbolcular da öyle:
Formaları soyunup stüdyoya gelmişler; kendilerini yetiştirmişler…
∘∘∘

Zannettikleri kadar zor olmadığını görerek pek şaşırdıklarını sanıyorum:
Doğru zaman ve doğru yer sözlerinde olduğu gibi, alacaksın bildiğin tüm isimleri ‘doğru’ sözcüğünün kuyruğuna takıp cümle içinde kullanacaksın…
“İnanamıyorum, bize niçin bunca para veriyorlar?” diye çoğunun aklından geçiyordur...
∘∘∘

İşini hakkıyla yapanları tenzih ediyorum…
Diğerleri anlatıyor:
Hoca mı başarısız?
“Doğru zamanda, doğru kararları alamıyor… Futbolcuya doğru taktik veremiyor, rakibe göre doğru oyun planı yaratamıyor...
Doğru ilişki kuramıyor oyuncularla…
Kim meydan okuyabilir?
∘∘∘

Futbolcu mu iyi değil?
“Doğru zamanda, doğru yer tutmayı, doğru pozisyon almayı bilmiyor. Doğru vuruşu seçmeyi ve seçtiğini doğru vurmayı bilmiyor…”
“Doğru hayat yaşamıyor, hep eğlence, hep eğlence; doğru oyun çıkar mı bu adamdan?”
Kim ne diyebilir?
∘∘∘

Adam iyiyse her şeyi doğru yaptığını söyleyeceksin; kötüyse hiçbir şeyi doğru yapmadığını…
Ve de sen işin uzmanısın; doğru zaman, doğru yer uzmanı!
∘∘∘

Bizim futbol yorumcularının eline bu ucuz silahı veren Aristoteles (ö. m.ö 322) duysa şöyle derdi:
“’21. yüzyılda insan yanlış zamanda yanlış yerde!”

∘∘∘






28 Temmuz 2017 Cuma

Talihsiz Çeşitlemeleri (1)




İnsanın talihsizliği niçin yaşadığını bilmemesiymiş;
Kendisiyle yarışmak yerine başkalarıyla yarışırmış…
Kazanmaya zincirlendiğinden erdem sahibi olamazmış!
∘∘∘

Kadının talihsizliği hem insan olması hem erkekle savaşmasıymış;
Hem insandan hem erkekten daha iyi olmak zorundaymış!
∘∘∘

Erkeğin talihsizliği hem insan hem de erkek olmasıymış;
İnsanı aşmak neyse de erkeği aşmanın ne demek olduğunu bir türlü sökemezmiş…
Kadını yenince dünyanın sırtını yere getirdim, diye bayram edermiş!
∘∘∘

Politikacının talihsizliği seçildim “diye bu işi!” bildiğini sanmasıymış;
“Bu iş” dediği şeyin hayatla bağlantılı olduğunu sezer, düşündükçe kafası karışır, kafası karıştıkça düşünmeye lanet edermiş…
Düşünmenin kafa karıştırmadığı bir hayatı özlermiş!
∘∘∘

Uzmanın talihsizliği bilimle hayat arasına sıkışıp bir türlü kurtulamamasıymış;
Bilime dönse hayat, hayata dönse bilim küsüyormuş…
O da ne yapsın, hayattan hiza alır politikacının yanına çökermiş!
∘∘∘

Yöneticinin talihsizliği para kazanmanın uygarca ve de bilimsel olduğunu savunmak zorunda kalmasıymış;
Duyarsızlığı besleyen cehaletin piyasada ne büyük avantaj olduğunu yaşayarak öğrendiğinden bilimi savunmanın ona düşmesini, kedinin ciğerci dükkânını beklemesi gibi görürmüş…
Ne yapsın, başa gelen çekilir diye teselli bulurmuş!
∘∘∘

Çalışanın talihsizliği esaret altında özgür insan rolünü oynamak zorunda kalmasıymış;
Çalışkanlığın erdemiyle sarhoş, gününü gün eder pek düşünmezmiş…
İstemediğin işlerde çok çalışmanın erdem sayılmasını anlamıyor olsa bile yine de kafasına takmazmış!
∘∘∘

Şairin talihsizliği bu dünyada yaşayamamasıymış…
Mecburen kendi dünyasını kurar sözcüklerden, içinden çıkmazmış…
Talihsizliği, en büyük şansı olurmuş sonunda şairin…
∘∘∘

Talihsizler bence şairlerden esinlenmeli;
El yapımı kendi dünyalarında, yaşamı fazla ciddiye almadan nefes almayı öğrenmeli…

∘∘∘




27 Temmuz 2017 Perşembe

Acemi Çeşitlemeleri (1)





Acemi politikacı halkı yardımına çağırırmış;
Ülkeyi yalnız biz mi kurtaracağız diye!
∘∘∘

Acemi genel müdür gerçekten her işi kendisi düşünecek sanırmış;
Şirketi tek başına yürüteceğini düşünerek!
∘∘∘

Acemi öğrenci her öğretileni öğrenince hayata yeterince hazır olacağını hayal edermiş;
Büyüklerinin ona gereken her şeyi mutlaka düşünmüş olacağını varsaydığından!
∘∘∘

Acemi çalışan müdürünün her dediğinin doğru olduğunu kabul edermiş;
Para kazanmanın bilmeyle doğrudan ilişkili olduğunu düşündüğünden!
∘∘∘

Acemi insan kendisinden beklenilenleri harfi harfine yerine getirirse görevini yapmış olacağını düşünürmüş;
Görevini kendisi tanımlamayanların kölelikten kurtulmayacağını henüz öğrenmediğinden!
∘∘∘

Acemi geç kız aradığı yakışıklı prensin onu mutlu edeceğini hayal edermiş;
Erkeği henüz tanımadığından!
∘∘∘

Acemi delikanlı aşkına kavuşamazsa dünyasının yıkılacağını sanırmış;
Kadını henüz tanımadığından!
∘∘∘

Acemi gençler –ki ustasına pek rastlanmaz- dünyaya mutlu olmak için geldiklerinden hiç kuşku duymazmış;
Henüz kendilerini tanımadıklarından!
∘∘∘

Acemi gençler yeter ki para kazansınlar her şeyin hallolacağını sanırmış;
Henüz hayatı tanımadıklarından!
∘∘∘

Acemi yaşlı erkekler, er kişinin ölünceye dek ihtiyacı olmasa da çalışması gerektiğini sanırmış, vakit geçirebilmek için;
Ömür boyu yanlış hayatı doğru yaşamak için debelendikleri için!
∘∘∘

Acemi yaşlı kadınlar, hatun kişinin ölünceye dek gezip tozması, eğlenmesi ya da torun bakması gerektiğine inanırmış;
Ömür boyu yanlış hayatı yanlış yaşamaya doymadıkları için!

∘∘∘



Teori Nasıl Bilgi Olur



Vatandaşın bu bilgi ve teori işlerine ayıracak pek vakti olmaz.
Çünkü, genelde geçim derdiyle yatar kalkar, bu bir…
İkincisi, epey bir birikim ve de bunları düşünerek yaşanmış yılların deneyimi olmazsa kafanı takacak başka şeyler bulursun vakit geçirmek için…
∘∘∘

Gelişmiş ülkelerde bile böyledir:
Bilgi, teori, kesin bilgi üstüne muhabbet başlayınca insanlar gönüllerince saçmalar…
Vatandaşı anlarsın ama ya ünvanı kabarık olanları nereye koyacaksın?
∘∘∘

Bize okullarda bilginin kesin olduğunu öğrettiler -1960’lar, 70’ler…
Sonra devir değişti…
∘∘∘

Dört çeşit bilgi var şimdi:
Bir, matematik ve mantık…
İki, doğa bilimleri (fizik, kimya, biyoloji…)
Üç, İnsan bilimleri (felsefe, ahlak, mantık, hukuk, tarih, dil, sanat, edebiyat, müzik…)
Dört, sosyal bilimler (ekonomi, sosyoloji, siyaset bilimi…)
∘∘∘

Matematik ve mantık kesindir; ama kurgudur insan yapısıdır, hayaldir; ondan kesindir…
∘∘∘

Bilim dendi mi, kastedilen doğa bilimleridir.
Birisi bir teori atar ortaya, kuramıyla yaptığı kestirimler doğru çıktığı sürece iddiası doğru kabul edilir…
Eğer bir zaman ve yer gelir ve de o teoriyle yapılan öngörü yanlış çıkarsa kuram ölür; çöpe atılır yerine başkası gelir…
Örneğin Newton’un (ö.1727) yerçekimi kuramını çöpe atan Einstein’dır (ö. 1955).
Kısaca, bilgi dediğimiz kestirimleri doğru çıkan teoridir…
Bir şeyin adı teori olduğu için ya da kesin olmadığı için bilgi olmadığını söylemek,   cehalet değilse akılsızlıktır!
Evrim kuramı da, yerçekimi de yanlışlanıncaya kadar doğru olan teorilerdir.
∘∘∘

İnsan bilimleri elbette kesin değildir; insanın neresi kesin olsun?
∘∘∘

Sosyal bilimler, bilim olmayı amaçlayan iyi niyetlerdir; daha iyisi olmadığından mecburen kullanılırlar…
∘∘∘

İşletmeyi mi unuttuk?
O sosyal bilim bile değildir!

∘∘∘



26 Temmuz 2017 Çarşamba

Baudelaire'i (ö. 1867) Duymamış İnsan





Değmen gerekene dokunman eksikse, kendin keşfederek doldurursun boşlukları.
Zamana kafa tutarak…
∘∘∘

Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa çeken zamanın korkunç ağırlığını duymamak için durmamacasına sarhoş olmalısınız.
Şarapla,
Şiirle
ya da erdemle
nasıl isterseniz.
Ama sarhoş olun…
Diyen şairdir Baudelaire -bodler…
∘∘∘

Aklı başında olanların (!) başka bir deyişle kafayı sıyıranların imparatorluğudur bu yüzyıl…
Kömür ve petrol severlerin…
İşletme fakültelerinde işletilmeyi eğitim sayanların…
Üniversitelerinin kapılarında “Para kazanmayı bilmeyenler buraya giremez…” yazanların imparatorluğu…
∘∘∘

Bırak şehrin iğrenç kalabalığı gitsin.
Yesin kamçısını hazzın sefil çümbüşte…
∘∘∘

Denize bakmasını unutmuş, köleliğini gücü sanan insan…

Deniz aynandır senin, kendini seyredersin
Bakarsın, akıp giden dalgaların ardından.
Sen de o kadar acı bir girdaba benzersin.
∘∘∘

Duymayı, düşünmeyi, hissetmeyi kaybettiği gençliğinden mecalsiz çıkan…

 “Gençliğim bir karanlık fırtına oldu,
…..
Öyle harap çıktım ki bu fırtınadan,
Bahçemde kızarmış tek tük meyve kaldı.
∘∘∘

Paranın gölgesinde cennetini arayan…

Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet,
Ey, sadece sevincin, aşkın ürperdiği yer,
Ey her ruhun içinde boğulduğu saf şehvet,
Ey bir ömür boyunca gönül verilen şeyler!
Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet…

∘∘∘

25 Temmuz 2017 Salı

Her Şeyin Kolay Göründüğü Anlar





Zaman vardır cehennemin kapısındayım sanırsın.
Zaman vardır cennette…
Dünya hep aynı dünyadır.
∘∘∘

Herkesin vardır senin de mutlaka olmalı…
Kendini cennette buluverdiğin büyülü anlar.
Yürü geriye hayatını her saniyesini sindirerek;
Kaldırım taşları örneği tek tek basarak anlara…
Sihirli sapağa geleceksin…
Bildiğin lanetli dünyanın, rüyalardan tanıdığın dereler gibi rüzgârlara yaslanmış kayın ağaçlarına dokunarak aktığı…
Hayatının şifresini bulacaksın orada…
Vazgeç, yana yıkıla aramaktan…
Kapı kapı…
∘∘∘

Nasıl görürsen odur dünya…
Yeter ki sapağını keşfet…
Bulamazsan yarat…

∘∘∘



24 Temmuz 2017 Pazartesi

Kızdıklarım Sevdiklerim



Kedilere kızıyorum.
Benden daha benciller…
Sevemiyorsun gönlün çektiğinde!
O isteyecekmiş, o zaman seninle oynarmış…
Bizden daha bencil olabilir mi?
Aklım almıyor!
∘∘∘

Seviyorum köpekleri…
İzin verirseniz insandan da ileri…
Yediyse bir lokmanı seninle kader birliği ediyor.
Ölse senden ayrılmıyor...
Şanlı insanlık “İtlik!” diyor buna…
Kötüymüş bu; ille çıkarından şaşmayan, kalleş olmalıymış!
∘∘∘

Kızıyorum insanlara;
İkiyüzlülük bayrağı tepelerinde;
Devletlerin dostu olmaz çıkarları olurmuş!
Milletler ve insanlarmış dost!
Bunu da açık etmiyorlar sen anlıyorsun…
Tarih neden kıpkırmızı seçiyor musun?
∘∘∘

Kedi, köpek, insan nasıl olursa olsun, bunlar gerçek…
Nasıl yaşayacağını değil, nasıl ayakta kalacağını şekillendiriyor…
Tükenmişliği insanın, apaçık uçuruma götürüyor olsa da hayatları…
Bencilliklerin ateşi eminsin dünyayı yakıp kül edecek…
İşe yaramayacağını bildiğin küçücük direncin yine de içini sevinç dolduracak... 
Mucize burada:
Neşe gerçeklere baskın gelir hayatta…
∘∘∘

Yaşamak için ayakta kalırsın;
Sağ kalmak uğruna yaşamazsın…
∘∘∘

Sevinç dokumak içindir ölmek istememen.
Gerçek dediğin bunun kılına dokunamaz!
Tükenmişlikten kaçar sevince koşarsın…

∘∘∘