31 Mart 2016 Perşembe

Hepimiz Gökhan Gönül'üz



Ancak farkında değiliz!
Futbol haberlerini okumuyorsanız iki satır bilgi:
Gökhan Gönül Fenerbahçe’nin ve Milli Takımın ünlü futbolcusu…
Kaburgalarından sakatlanıyor: Fenerbahçe’nin sağlık ekibi tedavi maksatlı iğne yapıyor. Enjekte edilen ilaçta yasaklı madde varmış…
Kabak Gökhan’ın başına patlıyor.
     2 yıldan 6 yıla kadar ceza ile karşı karşıya…
∘∘∘

Sonucu ne olur bilinmez…
İşin bizim için ilginç yanı, sorumlunun Gökhan olması…
Futbolcu nerden bilsin ilacın içinde ne olduğunu, derseniz yanlış yaparsınız!
Ceza sizinse sorumluluk ta sizindir.
Yoksa kimseye derdinizi anlatamazsanız!
∘∘∘

Avukata mı gittin; davan mı var?
Gözünü kapayıp fırtınada sırtını dağa yaslamış insan rahatlığı içinde beklersen, güneş açtığında hasar görenin kendin olduğunu görürsün…
Doktora mı başvurdun, Gökhan Gönül’ü aklında çıkarma.
Sonuçtan senden başka zarar gören olmayacak…
∘∘∘

Paranız var, bankaya gittiniz, nasıl değerlendireyim diye soruyorsunuz…
Onlar uzman, sizler sorumlusun!
Sorumluluk almadan bilgisini sizin üzerinizde sınayan ve para kazanan profesyonellerin adı “Uzman”dır…
∘∘∘

Mühendisler, mimarlar…
Malını kullandığınız tüm şirketler karşısında durumunuz aynıdır:
“Onlar uzman siz sorumlusunuz…
Ceza size kesilecektir…
∘∘∘

Her şeyi biz mi bileceğiz?” diye masum bir sorunun kafanızı karıştırdığını biliyorum…
Uzman kusurları nedeniyle ceza çekmek istemiyorsanız, “evet bileceksiniz!” diyorum, “sonunda cezayı savuşturacak kadar…”
Modern dünyada buna “köylülüğü aşmak” deniyor…
Ya köylülüğü aşarız ya da cezalar bize kesilir…
Kabahatsiz Gökhan umarız ucuz atlatır…

∘∘∘



30 Mart 2016 Çarşamba

Boşluğa Yürümek



Sabah kalkmışsın ne yapacağı belli,  o günü de yatay yaşayacaksın.
Geçmişten geleceğe kurduğun zamanın izinde…
Şeylerin peşinde, hırçın…
Ama güvenli.
Donuk bir kireç taşından olmayacak pırlantayı yontmak gibi sevinçsiz…
∘∘∘

İçindeki boşluk sığınağındır bilirsin; ama inemezsin, çekinirsin.
Korku dağları bekler…
Kendinle karşılaşıp bildik hayata ‘hayır’ demekten ürkersin.
Korkulu rüya görmektense uyanık yatmak evladır dersin.
Tavadaki balığa razı olup denizdeki balıktan kaçarsın…
∘∘∘

Boşluğa yürümek cesaret ister çoğu kez de gözyaşı…
Yürümemek ise güvenli ölmek!
∘∘∘

Zor olan kalabalıklardan ayrı yalnız yürümek…
Sağduyuya direnmek…
Birikim, bilgi ve riske karşı durmak ister.
Yeteneğine de güven…
∘∘∘

Gündelik hayatta kararlarını, yaşam boyu biriktirdiğin duygu haritasında sınarsın.
Bir yere mi gideceksin?
İçindeki sesi dinlersin, ne diyecek?
Duyduğun sevinç ise yürürsün…
Hüzün, koyu üzüntü veya acıyla vazgeçersin…
∘∘∘

Boşluğa inerken durum değişiktir…
Acının üstüne üstüne gidersin, bu kararı duygularına danışarak almanın yolunun olmadığını anlamışsındır…
Ya vazgeçip teslim olacaksın ya da acıya bodoslama dalacaksın…
Gözyaşları vücudunun acıyı yatıştırma gayretidir…
∘∘∘

Hiçbir adımını saatlerce katıla katıla ağlayarak atmadıysan kendi boşluğuna hiç dalmamışsın demektir…
Evini, sevdiklerini geride bırakarak terketmek  ağlamadan olmaz!
Kokusunu tanıdığın topraklardan ayrılırken  gözünden yine yaşlar süzülecektir. 
Boşluğa dalmak fabrika ayarların olan duyguları parçalamaktır.
Acısız olur mu?
Bir bardak suya bile para ödediğiniz dünyada kendini bulmanın hiç mi bedeli olmasın?

∘∘∘



28 Mart 2016 Pazartesi

Mutluluğun Formülü




Başlığı sosyal medyadan aldım.
İnsanların içine çıkmadığımı, yeterince sosyalleşmediğimi söylüyor yakınlarım.
Kitaplarda ne buluyormuşum; eleştiriyorlar…
Sosyalleşiyorum izninizle…
∘∘∘

Başlığın varsayımı doğru değil!
Yanlış bir kabulle yola çıkıyor:
İnsanların doğası, diyor, aynıdır, tek formül herkese yeter…
Varsayım yanlış… Doğanın mucizelerinden biri, her insanın diğer milyarlarca türdeşinden apayrı ayarlarla doğduğu ve değişik formülle mutlu olduğu…
Yanlış yaşamı doğru yaşayamadığınız” gibi, yanlış soruyu da doğru cevaplayamazsınız…
∘∘∘

Ben mutluluğu aramak yerine mutsuzluktan uzak durmayı yeğliyorum.
Hangi olayın sonunda yaşam enerjimin azaldığını duyumsamışsam o olaya bir daha yanaşmıyorum.
Örneğin kumar oynarken zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız, ama sonrası gayya kuyusudur…
Tükenmişsinizdir.
Tek gecelik seks, içkini yudumlayarak her gördüğüne aynı sıradan sözleri tekrarladığın toplantılar, sürekli bildiğin insanların kanıksadığın görüşlerini dinlemek zorunda olduğun yan yana gelmeler, hayata bakışları apayrı aile fertlerinin uyumsuz dünyalarının sürtüştüğü birliktelikler güç vermek bir yana olanı alıp götürüyor.
Bunlardan becerebildiğimce kaçtım.
Bir de aynı yastıkta kocayacağım bir “” aradım kendime.
 “” konusunu sormak üzeresiniz biliyorum.
O, “”ten sonra gelmeli. Yoksa “”ten almanız gerekeni ondan beklersiniz, yazık edersiniz…
∘∘∘

Kısalttığım bir şiir[1]:

İnsan acaba ne istemeli?
Sakin kalmak mıdır?
Bir yere sarılmak mıdır?
Kendini akıntıya bırakmak mıdır?

Bir kulübecik mi yapmalı?
Tepesine bir çadır mı dikmeli?
Kayalara mı güvenmeli?

Yoktur herkes için uygun olanı!
Herkes kendi yolunu bulmalı,
Herkes çatısını kendi çatmalı,
Ve duran, düşmemeye bakmalı!
∘∘∘
Beğendiniz mi?
Çoklarının İngiliz Shakespeare ile birlikte insanlığın en büyük bilgesi dediği Alman Goethe’nin bir şiiri…
∘∘∘


[1] Yarat Ey Sanatçı, “Yüreklendirme”, Goethe, Çeviren Ahmet Cemal

27 Mart 2016 Pazar

Adam ve Güzel



Doğru’nun güzel göründüğüne inanıyor Adam.
Güzelini göremeyenin kendi doğrusu olmaz, der.
Her felsefe hocasının filozof, resim hocasının ressam, müzik öğretmeninin besteci olmamasının nedeni budur.
∘∘∘

Alman filozof Kant (ö: 1804), İngiliz fizikçi Newton’nun (ö: 1727) hareket kanunlarını nasıl bulduğunu açıklarken çok zorlandı.
Gezegenlerin ne zaman nerede olacaklarını bilebilmek nasıl bir şeydi?
İnsan hangi yöntemle bulabilirdi doğanın (Tanrının) bu kanunlarını?
∘∘∘

Bu, dedi Kant, gözlemle deneyle olacak iş değil…
Newton’un kafasında, söylendiği gibi, elmanın düştüğünü görünce yer çekimi kanunlarının ne olduğunun çakmaya başladığı tümüyle yalandır!
Yeryüzünün tüm meyvelerinin dallarından yere indiğini gözlesen beceremezsin bu işi…
Olsa olsa Newton dehasıyla keşfetmiştir bu aşkın bilgiyi…
Dehanın aklının nasıl çalıştığını kimse bilemez!
∘∘∘
Adam'ın kafası yatıyor böyle şeylerin altında dehanın yattığına.
Deha, diyor Adam, doğruyu kovalarken uzun süre izini sürüyor…
Estetik’i, uyum’u ve güzellik’i arıyor doğru’nun işareti olarak!
Doğrunun beyindeki ilk yansımaları mutlaka ‘güzellik’ olmalı
∘∘∘
Hangi mantığı kullanırsanız kullanın güzellik’i kuru kuru düşünceyle bulamazsınız.
Güzellik’i ancak düşüncesizlikte, dinginlikte, zihninizi fişten çekip kendinizle baş başa kaldığınızda algılarsınız.
Düşüncenin lâbirenti yerine varlığınızın en derin yerinde uyuyordur güzel...
Yanına inebilmeniz için geçmişten geleceğe giden yatay zaman çizgisinde yaşayan ‘düşünceyi’ susturmalısınız önce…
Ardından ancak ‘şimdide’ yaşayabilen kendi içinize dikine dalarsınız
İnebildiğiniz en derine…
∘∘∘
Dehanın bizden farkı bunları farkında bile olmadan yapıyor olmasıdır

∘∘∘




26 Mart 2016 Cumartesi

Şimdi'yle Tanışmak


Adam kapıyı öyle bir çekti ki sesinden kendisi irkildi.
Düşüncelerinden koptu kendine geldi. Çevresine göz gezdirdi, yağmur iç sızısı gibi gibi düşüyordu. Kasvet bastı içini.
Kaplumbağanın ürküp kafasını içeri çekivermesi gibi hızla geri düşüncelerine geri gömdü kendini.
∘∘∘

Karısıyla bir türlü aynı hatta düşünemiyorlar. Güneşli bir günde sıcaktan yakınsa, “dün daha sıcaktı” der karısı; kara kışta dondum dese, “ben o kadar üşümüyorum,” diye lafın köküne zehri atar.
İşleri bir türlü rayına sokamıyor. Dün müdürden zılgıt yedi. Projedeki altı ay gecikmenin telafisi yok…
Her yönden kötü haber akıyor. Sanki zaman ahdetmiş adama karşı yürüyor…
∘∘∘

Kafasında geçmişten geleceğe çektiği her çizgi çıkışı belirsiz lâbirentlerde yitiyor.
İç açıcı yeşil vadilerin bahçelerinde eğlenen yok gibi.
∘∘∘

İşini sevmiyor. Yaptığı işe benzer başka bir iş istemiyor.
Böyle olunca yeni iş bulamıyor.
Kafası hep geçmişten geleceğe akan raylarda...
Niçin başaramadığında…
∘∘∘

Dün’le yarın’a bakarken donmuş kalmış sanki…
Bugün (şimdi) adam için hayat koşusunun bir engeli, gözünü kapatıp üstünden atlıyor.  
Ne görüyor ne dokunuyor şimdi’ye.
∘∘∘

Zihninin kuklası adam; her dediğine inanıyor.
Zihnini kendisi sanıyor!
Tanrı’nın kendini korusun diye verdiği aletle -düşünce’yle- özdeşleşmiş…
Sanki kendisi tümüyle düşünce
∘∘∘

Yolu gösteren  düşünce; cezayı yüklenen adam…
Büyük bir hata yaptığını seziyor, ama anlamıyor ve anlatamıyor.
Özellikle de şimdi’nin üstünden yüzüne bile bakmadan atlarken…
Kara kışta kendini sokakta acımasızca bırakıp çekip gidiyormuş gibi geliyor…

∘∘∘


24 Mart 2016 Perşembe

Öğrenmek Yetmez Olmak Gerekir



Doğru hayat iç barış getirir...
Sarp dağların bulutlarda kaybolmuş tepelerine benzer…
Tepelerin tepesidir doğru hayat…
Doğru yaşamak istiyorsanız kendi tepenizi bulursunuz.
∘∘∘

Yoksa içine düştüğünüz zamanın sağduyu dediği yollardan birinde yürür durursunuz.
Sağduyudan doğru hayat çıkarmak samanlıkta iğne aramaktan zordur.
Yanlış yaşam önerir çoklukla sağduyu…
Yanlış yaşamı doğru yaşayamazsınız…”[1]
∘∘∘

Önce bulur sonra yaşarsınız doğru hayatı…
Bulunca bilgi sahibi olursunuz…
Yaşadıkça bilge olmaya yürürsünüz…
Yakalayamazsınız bilgeliği, yolunda yürür yaklaşırsanız…
Yeterlidir…
Yaşamadığınız bilgi yüktür, keder toplar.
∘∘∘

Nasıl bulursunuz kendi bilgeliğinizi?
Kafanıza ve gönlünüze uygun bilgelerin, ahlakçıların, düşünürlerin yollarına bakarak…
Sanata, edebiyata, şiire, müziğe eğilerek…
Bilim adına konuşan uzmanlara pek kulak asmayın, kendileri soru sormaz başkalarının sorularına verilen yanıtları satarlar.
Güç peşindedirler…
Elbette filozoflar da deniz derya doludurlar; ancak dikkat! Çoğu, insan tekinin trajedisine ilgisizdir.
İnsanlık durumuyla pek ilgilenmezler; kafalarındaki soruların büyüsünde yitip gitmiş dâhilerdir…
Her birinden gıdım gıdım tadarsınız, kapılıp da kaşık kaşık yemeye kalktığınızda hazmetmek zordur.
Yanlış hayata saparsınız…
∘∘∘

Bilgeliği aramak (a) ise onu yaşamak (z) dir.
Bulmadan yaşayamaz olmamız bu uçurumu yok etmez.
Ararken bilgelerden öğrenir, onların yaşamlarıyla tanışırsınız...
Yaşarken bilgelerden alıntı yapmaz bilge olursunuz.
∘∘∘





[1] Theodor Adorno (ö. 1969)


18 Mart 2016 Cuma

Mutluluk mu İç Barış mı




Mutluluk olumlu gördüğünüz olguların üstünde temellenir.
İç barış’ın bununla ilgisi yoktur.
Kendinle uyumlu olmak, kendinden ürkmemek, tek başına gönül huzuru ile var kalabilmektir iç barış.
Mutluluk sürekli değildir, olumlu diye gördüklerinizin etkisi geçicidir, acıya dönüşebilir…
Mutlu olduğunuz olayların çoğunun sonu boşluktur, yaşam enerjisinde azalma hissedersiniz. Tümü, sonunda “Bu mudur?” duvarında çarpıp parçalanır.
İç barış yüksek şarap gibidir zamandan beslenir.
∘∘∘

Mutluluk zihnin yargısıdır.
Bilgisayarınız gibi yalnızca bir aracınızdır zihniniz. Nasıl isterseniz öyle kullanırsınız.
Bilgisayarınızda gördüğünüz her şeye inanıyor musunuz? Zihninize de aynı gözle bakmalısınız.
Arada bir arkadaş toplantıları, yemekler, at yarışları, iskambil oyunları her çeşit eğlence insanı yeniler; sürekli olanı ise sıkıntıdır, bunalımdır…
Bu mudur?”a gelip dayanır. İçiniz kararmıştır. Aydınlık aramaya koyulursunuz.
Aradığınız “iç barış”tır. 
∘∘∘

Zihniniz olaylara olumlu, iyi, güzel derken “kurbanlık koyun mantığı”nı –tümevarım- kullanır.
Deneyimlerinizden gelen fikir ve duygu haritanıza bakar ve gördüklerini söyler.
Yarını düne benzetmektir bu mantık. Böyle olmadığını hepimiz biliriz.
1000 adet beyaz kuğu görseniz 1001’incinin siyah olmadığını söyleyemezsiniz.
∘∘∘

Zihninizi eleştirmeye başlayarak iç barış yoluna düşersiniz.
Hem toplum aklının sağduyusunu, hem de kendi zihninizin –aklınızın- standart yargılarını eleştirirsiniz.
Kendinize giden yol bu sokaklardan geçer.
Biri sürekli zihninizden farklı olduğunuzu fısıldar.
∘∘∘

Doğru yolda olduğunuzu nasıl anlarsınız?
Başrolünde oynadığınız ve tekrarladıkça yaşam enerjinizin arttığını hissettiğiniz her şey sizi doğru hayat'a –kendinize- götürür.
Yüksek sanat, rolünüze katkı yaptığı ölçüde önemlidir.
∘∘∘

Oyunun büyüğü küçüğü olmaz yeter ki doğru hayatınızı bulun!
Yalnızca yaşadığınız  –sağduyunun beğenmediği- başrol, hayatınızın rolü olabilir…
Zihniniz şikâyet ederse, aldırmayın; alışacaktır…
∘∘∘


17 Mart 2016 Perşembe

Kasaba


Zamanın ruhu kapitalizmin yelkenlerini şişirmeye henüz başlamıştı. Kasabadan büyük şehre okula taşındığımda…
Şimdilerde ruhlar karışık.
Kuzeyden esen poyraz, adına küresel denen köktenci piyasanın bayrağını dalgalandırıyor.
Güneyin lodosu ise şehirlerden kasabaya gerisin geriye üfürmeye başladı. Bu rüzgâr beni de aldı.
Büyük şehirden kasabaya döndüm.
Bugün beşinci günüm.
∘∘∘

Yerleşiyorum.
Sorumlu duran gençten birkaç askı istedim. Karşıdaki marketi gösterdi.
Aşçı başı kahvaltı ve öğle yemeği veriyor. İlk gün yanıma geldi. İstanbullu bir müşteriye müdürlerinin ne karşılık verdiğini anlattı.
Kadın, ne kadar rahatlar hiç aldırmıyorlar, diye çalışanlardan yakınmış.
“Biz,” demiş müdür, “burada rahatlığa alışmışız… Olduğumuz gibi kabul edin…”
“Ben de bu nedenle burada değil miyim” diye düşündüm.
∘∘∘

Öğleyin küçük bir kafede tost yedim. Bahşiş bıraktım.
Genç arkamdan seslendi:
“Ağabey bu ne?” Bahşişi gösteriyordu.
“Siz de böyle adetler yok mu?”
“Yok be ağabey, al bunu. Ben öğrenciyim…”
Utandım.

Ücretli Mangal Yeri: 10 TL


Dün komşu kasabanın –belediye- projesine hayran kaldım!
10 dönüme yakın bir ormanda, her birinde 7 dev –teneke- mangal olan 9 sıra, 63 mangal…
Girişteki tabelada ” Ücretli Mangal Yeri: 10 TL” yazıyor.
∘∘∘


Neden insanın her projesi geri tepiyor?
İyi ve kötü bilgisinin ağacının meyvesini yiyip cennetten kovulduğumuz için mi, teneke mangalların ormanı iğdiş ettiğini göremiyoruz?
Ümit yok mu?
∘∘∘




15 Mart 2016 Salı

Bilmiyorum



Adam 113 yaşında. Gazeteci dünyanın en yaşlı insanı diye yakalamış, haber çıkarmak peşinde.
İşte size uzun yaşamanın sırrı, diye patlatacak…
Gözlerinden çakan coşkusuyla soruyor:
“Uzun yaşamanızın sırrını bize söyler misiniz?”
Donuk bakışlarını oynatmadan, saat kaç sorusunu yanıtlıyormuş gibi ölgün bir sıradanlıkta,
Bilmiyorum…”  diyor, ihtiyar.
∘∘∘

Gazeteci dondurmasını düşürmüş çocuk gibi vurgun yemiş olmalı.
Uzun yaşayacaksın ama nedenini bilmeyeceksin!
Neden-sonuç kafesinin mutlu kölesi acar gazeteciye bunu anlatamazsınız.
 “Tuhaf bir cevap…” diyor.
Düş kırıklığını saklamadan…
∘∘∘

21. yüzyıl insanıdır gazeteci.
Geçmişle geleceği birleştiren ‘düşünce’ köprüsünde bir ileri bir geri tüketir ömrünü.
Şimdi’yi es geçer.
Şimdidüşüncesizlik durağıdır. Düşüncesizlik bilinçsizliktir ona göre…
Gerçekte, düşünce için bilinç zorunludur, ama bilinç için düşünce gerekmez! Sağduyu böyle demediği için gazeteci etkilenmez.
∘∘∘

Yaratıcı olan düşünce değil, düşüncesizliktir.
Hayatı keşfetmek,  düşünceyi yalnızca bir araç gibi istediğinizde devreye soktuğunuz  ‘şimdinin dünyasını bulmaktır…
Tüm dinler, Doğunun meditasyonu, İslam’ın namazı, sizi düşüncenin elinden  kurtarmanın peşindedir.
Şimdi’de kalın isterler.
∘∘∘

Amaçsız, arzulamadan, istemeden, yalnızca bilge olmak…
Amaç koymak, düşünmeye başlamak, şimdiden kopmaktır…
Buda’dan alıntı yapma Buda ol![1]
Gazeteci’nin şaşkınlığını giderebildik mi acaba?
Bilmiyorum…
∘∘∘



[1] Eckhart Tolle (d: 1948)

9 Mart 2016 Çarşamba

İnsanın Doğası ve Lanetli Koşucu



Bildiklerimizle övünüyoruz…
Haksız da sayılmayız.
∘∘∘

Ancak nasıl bir uygarlık?
Biz bildikçe Dünya daha az öğrenmeye değer hale geliyor!
Savaşlar, göçler, canlı bombalar…
∘∘∘

Belki de yanlış şeyleri biliyoruz!
Bakın, hâlâ “insanın ne olduğunu” bilmiyoruz.
İnsanın doğası nedir?
Cevap yok!
∘∘∘

Yanıtlar binlerce yıldır, sanatta, edebiyatta, şiirde, din kitaplarında…
Sosyal bilimlerde varsayım üstüne varsayım…  Sonuçtan geçtik umut yok!
Bana sorarsanız fen bilimlerinden - fizikten, kimyadan, biyolojiden- cevap gelene dek düş kırıklığı sürecektir…
Herkes amacına uygun insanı tanımlayacak ve –kolayca- yaratacaktır
Güce ve paraya düşüyor bencil insan...
Panzehirini bilemiyoruz…
Belki de hasta kendini tedavi edemiyor!
∘∘∘

Fen bilimleri bulacak daaa…
‘Eşek ve yonca hikâyesi…’ bu, apaçık.
Beklerken ya zamana teslim olacaksınız: tüketmek için çalışacak, çalıştıkça tüketeceksiniz
İsteklerinizi ardı ardına doyurma histerisine kapılacak, ayırdında bile olmayacaksınız.
Uğursuz bir satın alma yarışında –kusura bakmayın, lanetli- bir koşucu gibi
Sonunda “Bu mudur?” duvarına bindirmiş düş kırıklığını göze alarak…
∘∘∘

Ya da…
Yeni bir yol bulacaksınız…
En azından kendinizi daha iyi tanımak…
Belki de doğru hayatınızı keşfetmek için…
∘∘∘

‘Uzakdoğu’nun spiritüel aydınlanma uzmanlarını (!) işaret etmiyorum.
Yeni bir “Hayat Bilgisi [1]  keşfetmek, diyorum.
∘∘∘



[1] Hayat Bilgisi, Hüseyin İğdirli, huseyinigdirli.blogspots.com.tr