Ruhunu
saygı ve hayranlıkla dolduran düşünce alanların ve yapacak işlerin varsa şanslısın…
Yoksa,
nasıl katlanacaksın hayranlıkların sarhoşluğu olmadan bu kederli yolculuğa?
∘∘∘
Seksen
yıllık ömründe her gününü aynı rutinde, aynı şehirde yaşamış…
“Dünyayı
anlama” maceramızın büyük düşünürlerinden Kant (ö. 1804) kendine hayat veren
anlam kaynaklarını şöyle açıklamış:
“Ne
kadar düşünürsem o kadar içime saygı ve hayranlık dolduran iki şey var:
Üstümdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlak yasası…”
∘∘∘
Yıldızlar
ve vicdan…
Anlamaya
çalıştığı şeyler Kant’ın…
Seksen
yıllık ömrünü, saygı hayranlık içinde coşkuyla geçirmesi sağlayan şeyler.
∘∘∘
Zamanımızın
ruhu, saygıdan, hayranlıktan rahatsız…
“Kazan
da nasıl kazanırsan kazan…” çağındayız; içindeki saygı sana zarar verir,
hayranlık yumuşatır seni…
Sıradan,
tekdüze, zombi yaşama katlanamaz duruma düşersin, paradan uzaklaşırsın…
∘∘∘
Saygıyı
unut, hayranlığı yanına yaklaştırma;
Onları
hak edenler yalnızca –para- kazananlardır… Piyasa böyle der, böyle düşüneni
sever…
Yıldızlar
kafa karıştırır, ahlak piyasayı bozar…
İşin
içine durduk yerde (!) hayatı sokarlar!
∘∘∘
Hayat
piyasaya çelme takar:
Canlılardı,
iklim yıkımıydı, kömür yağmuruydu, karbondioksitti, sera etkisiydi…
Ardı ardına sıralar gereksiz şeyleri…
Piyasa
zombilerinin keyfini kaçırır…
∘∘∘
Karar
zamanı şimdi:
Zamanımızın
zombi ruhuna mı uyacağız;
Saygı
ve hayranlık isteyen hayatın ruhuna mı?
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder