6 Ekim 2017 Cuma

Bu Yazıya Seni Çeken Nedir



İlk kez okudukların dışında, yazarı az çok tanımışsan yeni yazıyı bir beklenti ile okursun…
Beklentin oluşmamışsa o yazarın yazısıyla neden zaman harcayasın?
Yazana gelince hep merak etmiştir, kafalarda yarattığı beklentiyi…
∘∘∘

Düşündüğüm şeyleri nasıl anlatacağım, telaşındadır yazan: En kısa, en öz, en etkili, en yakıcı, en….. aklına ne gelirse…
Okuyanı çeken şeyle, yazanın beklentisi ne denli öpüşür, elbet bir fikrim var; ancak üzerinde konuşacak kadar emin değilim…
Başlığın yanıtını bilmiyorum. Çok okunur dediklerimde hep yanılıyorum; ama niçin yazdığımı iyi biliyorum…
Her yazıdan sonra dünyayı biraz daha evim gibi hissediyorum, tüm çirkinliklere, tüm adaletsizliklere, anlamsızlıklara, bencilliklere, gözün içine bakarak söylenen yalanlara karşın böyle…
Sanıyorum yazılar, düdüklü tencerenin buhar kaçıran rahatlama vanası gibi çalışıyor…
Söyleyeceğini söylüyor rahatlıyorsun…
∘∘∘

İkinci bir nokta daha var ki, bence daha önemli…
Dağları, taşları, toprağı, havayı, rüzgarı, hayvanları ve de insanları sanki daha iyi anlıyormuşum gibi geliyor yazınca…
Ruhumun ritmi –yaşam sevincimin iniş çıkışları- masum gördüğüm her şeyle daha uyumlu duruma geliyor…
Bu bana yetiyor olmalı.
Çirkinlikler siliniyor gözümde, rahat ediyorum…
∘∘∘

Bu yazıya seni çeken nedir, sona gelirken beklentin ne denli karşılandı, tam bir gizem benim için.
Duygularının vücudunda bıraktığı izlerden –hislerin- yalnızca sen okuyabilirsin.
Sürekli yanıldığım tahminlerle oynamaktan başkası gelmiyor benim elimden;
Ama aramızdaki diyaloğu yaşadığımı duyumsadığımı söylemem abartı değil…
Belki de yazmanın–okumanın büyüsü –sinerjisi- burada yatıyor…

∘∘∘



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder