Bilgiye
inanmazsan kadere teslim olmuşsundur.
Her
halükârda kadere karşı savunmasız değil miyiz?
Öyleyiz;
gerçekten elimizden bir şey gelmediği durumlarda çaresiziz…
Kader
surlarında gedik açan biricik silahtan söz ediyorum: Sağlam bilgi…
Yine
de boynun kıldan incedir, bilirsin, kaderin egemen bölgelerinde…
Arada
bir de olsa kafa tutabilmek yeter sana…
∘∘∘
Zorunlu
çalışma büyük kâbusundur, örneğin…
Bunu görünceye dek kendini kürek mahkumu gibi çalıştırırsın…
Gereksinimlerini
azaltarak mahkumiyetini azaltmak yerine, sistemin gazına gelir, teknelerine
sadece tüketim yelkenleri asarsın.
Günün
rüzgârları şişirdikçe yelkenlerini, can sıkıntısından kurtulmak için para harcarsın...
Vakit
geçirerek ölürsün, mutlulukla yolun kesişmeden;
Emekle sahip olacağın zevk, el ve zihin
becerisi ister mutluluk çünkü;
Bunlar,
para için kölelikte –zorunlu çalışmada- işe yaramaz, ama mucizelerle tanıştırır
seni…
Zamanı
unutur büyülenirsin!
∘∘∘
Beceriyi
bulmanın yolu bilgidir;
Yetenek
ve şanstan başkasına inanmayanlara anlatmak zordur, ama bu böyledir…
Yetenek
bol kepçe ancak şanslı olanlara sunulur, doğa adaletsizdir…
Senin
yapmak istediğin ise şanssızlığa karşın olabildiğince kuyruğu dil tutmak değil
midir?
Bunun
için elindeki tek silahındır bilgi…
∘∘∘
Kaçınılmaz
ve doğal bir etkinlik değildir zorunlu çalışma…
Toplum
istemediğin bir şeyi yapmanı istiyorsa senin için yapılmamış bir kural vardır
ortalıkta...
Tembel
diyecekler sana; çalışmak istemiyorsun diye, işe yaramaz, verimsiz, beceriksiz
olacaksın.
Düşünceyle
direneceksin; “çalışmak” isteyerek yapılandır, kaçınılmaz olan cezanın
infazıdır…
∘∘∘
Hepimiz
sistemin zokasını yemişiz…
Bunlar
tuhaf ve aykırı geliyor…
Yanlışların dövmesi işlenmiş beynimize, kendimize dönmemiz sanki günah…
Öldürüyor zorunlu çalışma, ayakta kalmak için intihar…
Dövmeleri temizlemeden yaşama dönmek hayal!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder