Zaman
Tanrı’nın lütfudur...
∘∘∘
Geçim
derdiyle yağmalanmadıysa yaşamın…
Ya
eksikliğini çekersin zamanın ya ne yapacağını bilemezsin zamanı.
∘∘∘
Zaman sorun olmaktan çıkmışsa, yaşamın ritmi ruhunu doyurmuş, hayatının
gökkuşağı toplumda sana asgari itibar zırhı sağlamıştır…
Kendine
yetersin…
Zoraki
kalabalıklarda fellik fellik iki lâf edecek insan aramazsın.
Hayvan
dostluklarının daha doyurucu olabileceğini keşfedersin.
Seks
olsun da, nasıl olursa olsun, demezsin.
İçki,
zamanı unutmanın değil, dünyaya keyifle tutunmanın bir hoşluğudur.
Dostlukların
daha sahicidir…
Sohbetlerinde
“Daha daha nasılsın…” sapağı kaybolmuştur…
Ortak
alanların doyumsuz derinliklerinde konu tükenmiyordur…
∘∘∘
Yaşam
böyle akıyorsa ruhunun becerisini yükseltmeyi başarmışsındır…
Yeni
diller öğrenmiştir bedenin, yeni söylemler geliştirmiştir zihnin…
∘∘∘
Her
spor yeni bir dil öğretmektir bedenine…
Futbol,
Basketbol, tenis, golf…
Her
fiziksel beceri yeni bir ağız:
Marangozluk,
taş oymacılığı, aşçılık, müzik, resim…
İzlersin
şaşkınlıkla vücudunun yeni dilleri sökmesini.
Bir
kenara itilmiştir akıl;
Baskın
olan hisler, duygular, hayaller, imgeler…
Sanki
sanattır bedenin… Şiirdir…
Şaşırırsın!
∘∘∘
Aklın
vücudundan öğrenir, hayatı yeniden yeniden yazmayı…
Başlarsın
her gün yeni bir ben betimlemeye…
Zihnin,
bedeninin yanında çırak…
Usta
beden özgürleştirmiştir zihnini…
Kurtulursun
sağduyuya kul olmaktan; her gün yeni bir hayat yazarsın kendine!
∘∘∘
Bedenin
ustalığından…
Zihninde
olumsallıklara –zamana ve tesadüflere- kurguladığın
yeni hikâyelerden örülmüş yeni bir hayatın vardır artık…
Bedeninin
ve aklının sürekli yeni diller öğrenmekten mest olduğu…
Ruhunun
sana özel becerisidir hayat…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder