İki kuvvet arasında kıvranır insan:
Yalnızlığı –kendisi- ve dayanışma gereksinimi…
İnsana karşı birliktelik, toplum…
∘∘∘
Yüzbinlerce yıllık evrim bu iki bölgedeki gelişmenin
bileşkesidir insanda…
Yalnız başına daha uygun olanın da, cemaati daha
iyi dayanışanın da sağ kalma şansı artar…
İkisi birden olursa çift kaymaklı kadayıf oluyor.
∘∘∘
Bu noktada insan, müthiş bir yanılgının mayalandığı yol ayrımında bulur kendini:
Ölüm sapağına gelmiştir…
Önünde iki yol:
Biri varolmaya diğeri sağ kalmaya çıkıyor…
İlki kendine, ikincisi kalabalıklara gidiyor!
Ruhunu bunlar arasında nasıl
paylaştıracaksın? Kanunu, kuralı, formülü yok…
Sana kalmış…
Tercihin, sen oluyorsun…
∘∘∘
Sağduyuya teslim olursan ikinci yolda kayboluyorsun…
Benzersin, boşsun, görünmezsin artık…
Benliğin büzüşüyor, küsüyor…
Toplum öğretiyor nasıl yaşayacağını:
Diyelim, gözün paradan başkasına kör!
∘∘∘
Birinci yolda ne denli tutunabilirsen o denli
Tanrı’nın istediği ‘sen’ olmuşsundur; arızasız, daha gerçek…
Bunları ABD’li düşünür Richard Rorty (ö. 2007)
güzel anlatıyor:
S.T.
Coleridge’e (ö. 1824) göre, güçlü şair, hakkında yargıya varılırken
başvurulacak bağeniyi kendisi yaratır.
Bunun
gibi insan, yaşamı kendi terimleriyle –toplumun söylemiyle değil-
özetleyebilmenin peşinde olmalıdır…
Mükemmel
yaşam, kendi söyleminin, hiç değilse en sonuncusunun, tamamen kendisinin
olduğuna duyacağı güvenle kapanan yaşam olacaktır…
∘∘∘
Hayat
bir deneme-yanılmadır… Sonuna kadar kendi yolunu bulmaya çalışırsın, çok
bilinmeyenli denklemi çözer gibi...
Bulduğun ‘sen’ olursun…
Her halükârda, sağduyunun. gösterdiğinden çok
daha fazla ‘sen’dir…
Nietzsche’dir (ö.1900), Hedeger’dir (ö.1976)
tipik örnekler…
∘∘∘
Çevreme bakıyorum: boş, görünmez, arızalı,
sahte pek çok insan görüyorum –ben de öyleyim.
Bakın!
Siz de öyle misiniz?
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder