Bilimin
dünyayı anlamasından söz etmiyorum.
Felsefenin
büyük bölümünün dünyası da değil…
Konumuz:
Önemsiz tek bir insanın kendi mikro kozmosunu kavramak için yola çıkması…
Küçücük
hayatını…
∘∘∘
O
küçücük hayatın için bu dünyadasın…
Küçük
dünyanın penceresinden seçtiğin kadarıyla rahat yürüyeceğin bir patika icat
etmek için kendine…
İcat
etmek –keşfetmek değil- yaratmak;
dışarda bir yerlerde seni bekleyen bir yol yok!
Kendin
için “neyin mümkün, neyin önemli” olduğunu belirlemenin peşindesin…
Önceliklerini
arıyorsun…
∘∘∘
Kime
sorsan bilir, ne mümkündür ne önemlidir onun için?
Ama çoğunluk gözünü açtığı çevreden
kopya etmiştir, farkında bile olmadan…
Ömrü başkasının önceliklerini ruhuna
yapıştırmakla geçer; hüznünün, acılarının kaynağıdır bu…
Arızalıdır, sahtedir, kopyadır, hakiki
değildir!
∘∘∘
Toplumun “mümkünleri” ve “önemlileri”, gelenekler ve sağduyu üstünde temellenmiştir…
Hepsinin asıl unsuru sağ kalmaya dönük
istatistiktir…
Ölüm korkusu asıldır…
∘∘∘
Kimse ölmek istemez; ama korkmak başka
bir şeydir ölümden…
Nietzsche’ye (ö. 1900) göre insan,
hayvanla üstinsan arasında gerilmiş bir ip…
Ona nazire yaparsak:
İpin ortasında “toplum” durağı var
önce orada eğleniyorsun…
İpin ucundaki insan “kendi
mümkünlerini”, “kendi önemlilerini” dokumuş…
Mümkünler ve önemliler onun
önceliklerini belgeliyor.
∘∘∘
Önceliklerin sensin…
Artık toplumunkilerle kendininkilerden
yeni bir yumak örüyorsun…
Senin mümkünlerin, senin değerlerin
oluyor onlar…
Bundan böyle ölümden değil önceliklerinin
yokluğundan korkuyorsun…
∘∘∘
Oluyor ki…
Sağ kalsan da ölebiliyorsun…
Dünyanı anladıkça eriyor ölüm hayatın
içinde…
Yoksa dünyan öleceğini bilsen bile
sallamıyorsun…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder