Ahlak insanın kendine ve topluma
karşı varolmaya çalışması, dayanmasıdır.
İnsan ancak herhangi bir canlı
kadar doğanın parçadır.
İyiyi kötüyü, güzeli çirkini
barındıran ve ille de yaşamak isteyen vahşi yaşam duygusunu içinde taşır.
∘∘∘
Toplumun da bir parçasıdır insan ve
bunun sırtına yüklediği iyiler ve kötüler de değişmez kargosudur ruhunun.
İçindeki vahşi yaşam duygusuna,
sırtındaki toplumsal kargosuna karşı kendini savunur.
Dünyayı aklıyla ve ruhuyla -kalbiyle- kavramanın peşindedir…
Kendi büyüttüğü duygusal
haritasıyla sınırlar aklını…
‘Düşünce’ dediği duygularıyla
aklının çektiği çift atlı arabadır.
Aslında bu araba ‘ahlak’tır…
∘∘∘
Ahlaklı olmak, doğanın ve
toplumun karşısındaki duruşun için kendine hesap vermektir.
Bunun için mücadele etmektir…
İyimser, kötümser, umutlu,
umutsuz olman ayrıntıdır…
Beğendiğin duruşun için çaba harcarsın…
∘∘∘
Amaç, ahlakı –hayatı- bozar…
Hayatın önüne koyar…
∘∘∘
Ahlak, doğal adaletsizlik tanımaz…
Gücüm yetiyor mu, yetmiyor mu
diye bakmaz…
Sonunda başarı veya başarısızlık
umurunda değildir…
İyimser veya kötümser olmak,
öncelikleri arasında yer almaz
Fizibilite yapmaz ahlak…
Kâra zarara aldırmaz…
Faydayı gözü görmez…
Büyümeden hayatı daralttığı için hoşlaşmaz…
Güzel ve doğru ile kan bağı
vardır.
∘∘∘
Ahlak bilgiden çok bilgeye
yakındır.
Bilgili insanın, gelişmiş insanın,
zenginleşmiş insanın önceliği ahlaktan geçmek zorunda değildir…
Bilgenin ise olmazsa olmaz durağıdır
ahlak.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder