24 Ekim 2016 Pazartesi

Yaşamak Ayıp Olurdu Hayatın Mantığı Olsaydı






Aslında yaşam vahşi ve utanmaz bir pragmatizmdir.

Kör ve acımasız bir duygu, ille de yaşamaya zorlar.

Niçin yaşadığımızı anlamasak da…

Elimizdeki zamanı ne yapacağımızı bilemesek de…

Güzel gelir yaşamak…
∘∘∘


Duygularımızla korkar…

Aklımızla utanırız.

Ahlak aklımızın çocuğudur…

Korkularımız, endişelerimiz, kaygılarımız ağır bastığı için çocuğumuzu hep ateşe atarız.

İnsan türüne yön veren pusula, vahşi ve utanmaz pragmatizm –yararcılık-, bu yönü gösterir!
∘∘∘


Sağ kalmaya ayarlı güdümlü füze evrim böyle istemiştir.

Korkularımızı, hangi tehlikeye karşı nasıl bir refleksle çırpınacağımızı otomatik pilot gibi yerleştirmiştir içimize.

Gözünü kapar yaşamak ister ruh.
∘∘∘


Bu yazdıklarımı aklımızla görürüz.

Dostoyevski (ö. 1881), kırk yaşından sonra yaşamak ayıptır, der.

Mutlaka olmuştur yaşamaktan utandığınız anlar.

Sığınmacıları seyretmişsinizdir televizyonda…

Kan gölüne çevrilen ülkelerin dramını, katledilen doğayı, yok edilen canlı türlerini, daraltılan, bitirilen hayatları…

Para kazanmak doğaya biraz aykırı ama ne yapalım oyunun kuralı böyle, diyen CEO’ları…

Toz tutma aygıtlarının hiçbir zaman yeterli olmadığını bile bile, hayatların bittiğini göre göre yapılan kömür santrallerini…

Utanmışsınızdır!
∘∘∘


Ama duygularımızla korkar, aklımızla utanırız…

Korkularınız hep baskın durur, aklınızı iğdiş eder.

Her duruma uygun yeni mantıklar bularak utancınızı arka plana atıp unutursunuz.

Tehlikeleri görmezden gelir, uçuruma yürüdüğünüzü bile bile güler oynarsınız.

Çünkü ‘kurbanlık koyunlar mantığı'nı –tümevarım- uyguluyorsunuzdur:

Bugün iyi ise yarın da iyi olacaktır diye uyutursunuz kendinizi!
∘∘∘


İyi ki yalnız yürüyenler var.

Dünyanın çarpık mantığıyla bilek güreşi yapan.

∘∘∘

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder