28 Ekim 2016 Cuma

Mutlaka Hissediyorsunuz





Eminim;

Bilimden teknolojiye giden, oradan şirketlere uzanan yolun ‘hayat’ duraklarına uğramadığını…

Teknoloji yayıldıkça hayatınızın daraldığını,

Uygarlık(!) geliştikçe ağacın, kuşun, suyun azaldığını,

Beton yayıldıkça canın tükendiğini…
∘∘∘


Neden?

İnsanlığın yüz akı büyük kurum ‘bilim’ nasıl oluyor da hayata düşman bir role soyunurken kılı kıpırdamıyor?

Yok! Abarttım biraz; bir bölümü ayakta…

Peki, geri kalanlar nasıl rahat edebiliyor?

İnsanın kötü tarafı hep biraz önden gidiyor biliyoruz, bilmesine;

Ama yetmiyor onca bilim insanının hayat ve doğaya bunca kayıtsızlığını açıklamaya…
∘∘∘


Tuzak felsefede yatıyor!

Bilgiyi biçimlendiren, bugün bilim dünyasının ağırlıklı olarak yaslandığı bilgi felsefesindeki büyük kara delik, kurtulmamız gereken…

Ormanlarımızı yutan, iklim yıkımına neden olan, hayatı insana çok gören hep o…
∘∘∘


Galileo’dan (ö.1642) Descartes’e (ö.1650), ondan Kant’a (ö. 1804) ve Popper’e (ö.1994) kadar uzanan bilgi çerçevesinin, hayatı, duygulanımı, hislerimizi kavrayıp anlatamayınca görmezden gelmesidir…

Klasik bilim insanı hayatı küçümser, doğayı anlamayı yaşamın önüne aşılmaz bir duvar gibi çeker.

Bakınız: Celal Şengör…

Onlara için hayat hikâyedir!

Dünyanın romanı doğada yazılır…

Romanın yazarı bilim ve teknoloji, şirketlerin pusulasında hayatın küçük dramlarına çare bulacaktır…

Hayat dediğin küçük önemsiz acılardır!
∘∘∘

Şöyle der; Popper: Dert etmeyin açık toplum tüm sorunları çözecektir!

Son 15 yılın içindeyiz…

Kömürü ve petrolü radikal olarak kesmezsek artık açık toplum boş yere kendini üzmesin…

Yapılacak bir şey kalmıyor; geri dönülmez günün akşamına dayanıyoruz…

∘∘∘


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder