Yok canım! Utanmak ne demek,
herkes gibi ben de yaşlanıyorum elbette, diye geçirirsin içinden…
Diş ağrısını andıran hafif mi
hafif, zar zor duyumsanan ince bir sızı duyarsın içinde; ama üstüne gitmezsin…
Yağmursuz yazların çorak
arazilerine dönüşmüş yüzün…
Aynalardan kaçarsın…
Olur olmaz yerlerde acısını
duyduğun eklemlerin…
Çabucak unutmaya çalışırsın…
Hepsi başka bir dünyaya geçtiğinin
işaretleridir…
Görürsün, bilirsin, anlarsın…
Anlamıyormuş gibi davranırsın…
İşkence altında itiraf etmeyen
tutukluya benzersin…
∘∘∘
Doğrusu, kabul etmek ve yaşlılığa
anlayacağı dilden karşılık vermektir…
Aslında gençliğin ve yaşlılığın gerçek dili birdir!
Şimdiye dek bu açmaza düşmedin,
neden artık yürümüyor?
Çünkü yaşlılık gerçek dilden başkasına kulak vermiyor,
tanımadığın biriyle yaşar gibisin…
∘∘∘
İki büyük dil var:
Yapmanın dili…
Düşünmenin dili…
Yaşlılığa kadar her dil gider,
çoğu yapmanın dilini kullanır… Gündelik hayata uygunu budur…
Rahat edersin…
‘Düşünme’, gündelik getir-götür yaşamında inşaatın göbeğinde klasik
müzik dinlemek gibi durur…
Dışlanırsın…
∘∘∘
Yaşlılıkta duyulan iç sızısını andıran
utanma, zamanın akışından bozulan bedeninizi, yapmanın diliyle karşılamanızdan
gelir…
Yapmanın dili sığ ve faydacıdır…
Bildik ortak amaçlardan başkasını
tanımaz!
Atmışlık bir vücudun içindeki on
beşlik kişiliği onunla anlamaya çalışırsan boyunu aşan utanç bataklığına gömülürsün!
∘∘∘
Düşüncenin dilini kullanırsan kendi özel dünyanı kurarsın…
Sokak, yaşlılığı küçümser ondan
kurtulmak ister…
Utancınız bu aşağılamanın sizde
açtığı yaradır…
Yaşınızla dost olabilmek için o
sizden kurtulmadan siz ondan –yapmanın sokak dilinden- kurtulmalısınız…
Böylece korkularınızdan sıyrılır,
ağaçlar içinde ufka uzanan bir yolda yürürken bulursunuz kendinizi …
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder