Dedirten karşılaşmalar yaşıyorsak
varız, yaşıyoruz demektir…
Bayramlar bunun için vardır…
İçinizden şimşek çakması gibi
geçer bu yazının başlığı…
Ruhunuzun gerçek bayramıyla tanışırsanız…
∘∘∘
Susan Sontag[1]
(ö. 2004) ikinci kez Karamozov Kardeşler’i[2]
okuduğumda, diyor, anladım niçin yaşamak istediğimi…
Beni belki dağın tepesindeki
kayın ağacının altında yatarken, seni de fırsat buldukça yaptığın dondurmaların
bal kabaklısını denediğinde ateşleyecek…
Önemli olan böyle bir şimşeğin
varlığından haberdar olmak…
Bayramların şimşeğin çakmasının
önünü açmak için olduğunu bilmek…
∘∘∘
Bayramla şimşeğin bağlantısından habersizsem ne olur?
Kazanıp biriktirmenin
değirmeninde ruhumu öğütüp dururum…
Göğüsleyeceğim ipin yerini ve
zamanını bilmeden arkama bakmadan koşarım…
‘Bu mudur!’ duvarına toslayana
dek…
Ya da ipi göğüsleyemeden diskalifiye
olarak…
Bayramı koyan görmüştür şimşeğin
ölümcül eksikliğini!
∘∘∘
Bizleri dolap beygirine döndüren
bu yanılsamanın kökünde ‘düşünce’
ile ‘duygulanım’ın farklı işler
olduğunu sanmamız yatar…
Duygu, zevk, hoşlanma, gülme, kahkaha,
kadın matah değildir...
Ciddiyet, düşünce, güç, asık
surat, erkek iyidir, ağır basar…
Aslında düşünce ve duygu aynı
paranın farklı yüzleridir…
Aynı yumağın değişik renkli iki ipliği…
Renklerden biri eksikse düşünce,
motoru yanmış otomobile döner, yerinden kalkamaz!
Duygularımız sezgilerimizin
dilidir, kulağımıza bıkmadan kim olduğumuzu fısıldar…
Başkalarını taklit esarete…
Bayramınız kutlu olsun!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder