8 Temmuz 2016 Cuma

Kendini Düzeltikçe Bir Parçanı Öldürürsün





Akıllı (!) olmaya çalışmanın bedeli vardır.

Her adımda daha az ‘kendin’ olursun…

Prototip –zombileşmiş- kalıplar içinde giderek nefes alman zorlaşır…

Ardından endişeler, hayat korkuları, ölümü kafaya takmalar…

Kendine dönmek, güvendiğin aklının ucundan geçmez…

Görmezsin kendine işkence ettiğini! 

Ömürler tükenir…
∘∘∘


Ne isen osun…

Karakterini, kaderini ve içinde kendini bildiğin vücudunu sevmenin ötesinde bilgelik denizi biter…

“Şeytanlarımı almayın meleklerimi de kaybederim…”[1] diyen şaire kulak verin…

Beş yaşındaki otistik kız Nadya’nın hikâyesi[2] onu doğruluyor:

Resmin üstün yetenekleri düzeyinde el becerisi var…

Müthiş resimler çiziyor…

Tedavi eden doktorlar, iyileşirse büyünün bozulacağını ve yeteneğinin kaybolacağını öngörüyor.

Dedikleri çıkıyor…

Nadya iyileşiyor ve artık çizemiyor…

Deli bir büyük sanatçıyken, normal –aklı başında- sıradan biri oluyor…

Hikâyeyi anlatan editör Nadya’nın iyileştirilmemesi gerektiğini savunuyor…
∘∘∘


Büyük yazar Dostoyevski (ö. 1881) annesine işkence eden sarhoş babasından nefret etti onu hep öldürmek istedi…

Saralı olmasının nedeninin de baba nefreti olduğu söylenir…

Ayrıca kumarbazdı…

Bunlar olmasa belki de büyük bir romancı olamazdı…
∘∘∘


Tuhaf…

Doğru bilgi için yanlışları atmak lazım…

Doğru insan için eksiklere, bozukluklara kafayı takmak bir yana onları kabullenip seveceksin…

Ayarlarındaki bozukluklarınla ve iyi taraflarınla bir bütünsün…

Örneğin öfkeni yok edersen yaratıcılığına ve yaşam enerjine veda edebilirsin…
∘∘∘


Zaten hiçbir arızanı düzeltemezsin…

Zaman kaybedersin…

İyisi mi kendini parça parça öldürmeyi bırakıp mucizeler aramak...
∘∘∘





[1] Rilke (ö. 1926) Büyük Alman şairi.
[2] Susan Sontag (ö. 2004), Bilincin Kapısını Aralamak, Söyleşi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder