Birinci şart pes etmemektir…
Kendinize ihanettir pes etmek…
Yıllar boş geçmiş olsa bile, hemen şuracıkta, köşeyi dönünce bir
dostun sizi bekliyor olma olasılığı fırından yeni çıkmış İstanbul simidi
çekiciliğindedir...
Yaratıcı ahlak’ın ve bilgeliğin, iğrençliği alt edeceğini
ummadan yaşayamazsınız…
Yaşam, matah bir şeydir demiyorum, mademki gözünüzü dünyaya açmışsınız
mucizeleri görmek heyecan verici, diyorum…
Mucizeler kağıt kokan dostluklarda çoğalıyorsa, pörsümüş
umutlarla yaşanmıyor…
Canlıları, iğrençlik yarışında geride bırakmada azimli dursa da, köşeyi
dönünce bekleyen umut yine insandır
diyorum…
∘∘∘
Kağıt düşüncedir…
“Düşünce hayatsız olmaz!
Hayat ise zamanın oyuncağıdır…”
Şair böyle diyor…[1]
Zamanın oyuncağı düşünce,
mucizelerle eğlenir…
Kimi gerçekleşir kimisi de boş
çıkar; yine de oyuncak olduğumuz zaman karmaşası içinde yürümenizin ilginç yanı
sıra dışı beklentileriniz değil midir?
Kağıt kokan dostluklar olmadan yaşamı
kaldıramıyorsanız, sokağa bakarak dara düşmezsiniz…
Her köşe başı bir mucize
durağıdır…
Kitaplığınız ise hep ‘sıra dışı’
doğuran ve zamanı unutturan düşünce parkı!
Kağıt kokusundan mest olduğunuz…
∘∘∘
Sokak ‘yapma’nın, ‘eylem’in er
meydanı gibi gözükür…
Kanmayın!
Aslında o da düşünceden beslenir,
ama anlamak istemez!
Hiçbir zaman anlamayacaktır da!
Siz, işinize bakar, kağıt kokan
dostları aramayı sürdürürsünüz!
Umudunuzu yitirmeden…
∘∘∘