Adamla Kadın korkularını alt
etmeyi başardılar.
“Biz,” dediler, “hayatta kalma
güdüsünün esaretinden bıktık!
Ne güvenli yaşam ne can sıkıntısı’nı yenme arzusu bizi –topluma- köleliğe zorlayabilir.
Hayat’tan korkmuyoruz, istemezsek
çeker –ölüme- gideriz…”
∘∘∘
Biz varsak ölüm yok, ölüm gelince biz olmayacağız, diyerek ölüm
korkusunu savuşturdular.
Evrimin kötülüklerini gördükçe
ölüm’ü, toplumun kötülüklerini gördükçe hayat’ı ciddiye almazsınız.
∘∘∘
Adam hafiflemişti. Coşkuluydu.
Kadın sevinçli ama tetirgindi.
Toplumdaki yerini terk etmeden hayatı keşfetmeye
çalışmanın söylemesi kolay yapması güçtür.
Toplum ‘bilimsel
dediğimiz mantık’la kurgulandığından
davranışlarımızı o şekillendirir.
Bilimsel mantık verimlilik peşindedir. Gerçekleri arar. Düşüncenin
eksiğini matematikle tamamlar.
∘∘∘
Gündelik hayatın bilimsel mantığında gerçek
yerini ‘para’ya bırakmıştır. İnsan verimli
çalışmalıdır.
Verimlilik, eylem, hız, telaş,
büyüme, ilerleme, tüketim, başkalarını mutlu etme ve onların içinde mutlu olma
demektir…
Adamla Kadını ‘doğru yaşamı’ aramaya
zorlayan bu mantığın lanetidir.
Bilimsel mantığın giysilerini çıkarmak yetmez, yeni elbiseleriniz içinde rahat
etmelisiniz.
∘∘∘
Doğru yaşam, bilgelik mantığını kullanır.
İnsanı kendine dönüktür, hayat dışında amacı yoktur. Yeteneksiz olduğunu
bile bile bilgelik’e doğru yürümeye
çalışır…
Kendine tahammül etmenin daha
iyi yolu yoktur!
Filozoflar gibi günün dünyasında
yaşayarak başka felsefeler yazmazlar. Düşündüklerini yaşarlar, yaşamın içinde
düşünürler.
Eylem içinde, kaosun telaşından ‘hoş vakit’ damıtmakla yetinmezler.
∘∘∘
Yollarının böyle bir dünyaya açıldığını görmeleri uzun sürmedi.
Zaten tetirgin olan Kadının
gözü yeni dünyayı yemedi. Yanlış yaptım dedi.
Adamı vazgeçirmek için
günlerce uğraştı.
Başaramadı. Şehre döndü.
∘∘∘
Belki de iki kişinin yeni dünya araması uygun değil, diye düşündü Adam. Kasabaya yerleşti.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder