25 Ocak 2019 Cuma

On Büyük Ahmaklık (2)




Altı, tartışmaya iman: Avusturyalı büyük liberal filozof Popper’in (ö. 1994) “eleştiri”yle ilgili iddialarını sana satmaya çalışanlar olacaktır. Bu tuzağa düşmezsin.
Doğru düşündüğümü sanıyorum, ancak yanlış olabilirim; siz haklı çıkabilirsiniz… Her halükarda her ikimizde doğruya daha yaklaşabiliriz…
Liberal demokrasilerde gündelik hayatta yukardaki sihirli eleştiri kuralının sorunları çözeceği beklenir… Bu efsaneyi yıkan iki örnekten biri Popper’in kendisidir. Asla dinlemez, bildiğini söylerdi hazret. Diğeri şirketler. Gidin anlatın bakalım kömür kullanmamalarını, çevreyi kirletmemelerini,  ağaç kesmemelerini söyleyin, tartışın; sonunda bakın bakalım kaç milim düşünceleri değişmiş. Eleştiri gündelik hayatta işe yarasaydı iklim felaketi olmazdı.
Tartışma, tv programlarında rating getirir…
Kimse tartışarak doğruya –her neyse doğru- yaklaşmaz; herkes karşısındakini çarmıha germe çabası içindedir.
İnsan bildiğini söyler, yazar; başkaları isterlerse bunları dinler, okur. Bazı görüşlerini değiştirirler veya saçma deyip geçerler. Bu onlara kalmıştır.
İnsan çıkarlarıyla, duygularıyla, istekleriyle, tutkularıyla uyuşan görüşleri doğru bulur.
Yedi, gündelik hayatta rahatlıkla anlamı karıştırmak: Herkes kendisi bulur anlamını, ya da bulamaz, yaşamın bir anlamı yok der ve keser atar.
Rahatça bir yaşama razı gelmişsen, hayatın anlamı budur diyerek, yersin, içersin, eğlenirsin, acısız bir yaşamla yetinirsin.
Fazlasının peşindeysen içindeki ustalık cinini yeşertmekten başka yol yoktur. Ama bu yolun, ne uzunluğu, ne güçlük derecesi, ne meyve verip vermeyeceği bellidir. Yolda olmanın kendisine “hayatımın anlamı” diyorsan, senin için sorun çözülmüştür.
Sekiz, mesleğini hayatın anlamı sanmak: Meslek rahat yaşam aracıdır. İçindeki ustalık cinini bastırır, kaderin olacak karakterini öğrenmeni engeller.
Dokuz, hayati öğütlerden öğrenmeye çalışmak: Ne aile büyüklerinden, ne şirketteki patronundan, ne de görmüş geçirmiş çok yaşamışlardan öğrenilir hayat. Uygarlığımızda bu konuda iki laf duyabileceğin kaynak arıyorsan, –gerçek- edebiyat, şiir ve felsefeden gayrısını bulamazsın.
Ben bunları sevmem diyorsan, fazlasını aramıyorsundur.
On, doğa bilimin verilerini hayatın verileri sanmak:
İki tür gerçek ararız.
Biri, doğanın gerçekleri ki bunlar nesneldir kendi sistematiği altında gelişir –değişir, ilerler, yanlışlarını temizlerler. Bunları bilim insanı denen başkalarından öğreniriz.
Diğeri, insanın kendi gerçeğidir. Bu özneldir. Kimseden öğrenemezsin; yalnızca kendin keşfedebilirsin. Senin mutlak bilgin, karakterin, duyguların, tutkuların, isteklerinle sarmalanmıştır. Bu paketi senden başkası açamaz.
Modern insanın büyük yanılgısı doğanın bilgisiyle yetinerek hayatını düzenlemesinde yatar.
∘∘∘







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder