Sabah
kahvaltımı ettim. Kahvaltının mutlulukla bir ilişkisi olmalı, diyen şaire yine
hak verdim. Dışarıdan keyifli bir havlama sesi geldi. Sonra bir karşı havlama,
bir daha, bir daha…
Köpekler
güne başlamış.
Baktım
güneş yükseliyor. Aldırmadan kim sıkıntılı, kim huzursuz; dertli mi, acılı mı
insanlar…
Sokağa
attım kendimi. Hava güzel, herkes, her şey hareketli, ben de yürüyeyim istedim.
Kendimi başkalarına, başka şeylere uyarlamamın ne gereği var, bilmiyorum. Öyle bilgi
küpü birisi değilim, ama yine de kuşku duymadığım şeyler yok değil; istediğim
şeyleri pekâlâ tek tek sayabilirim.
Şöyle
havalı olmayı arzuluyorum.
Bangır,
bangır şarkılar içinde bir otomobil geçti. Biraz ilerde yaşlı bir kadın karşıya
seslendi. “Oğlum bana bir ekmek getirsene fırından, hiç halim yok…”
Güçlü,
zengin, havalı olmak istiyorum. Zahmetsiz bir hayat, güzel kadınlar, sevdiğim
yemekler, herkesten saygı, hayattan talih… Beklemenin sonu olur mu?
İstediklerim yerine gelince mutlu olacağımı umuyorum.
Bunlar
“bilgi” mi ki? Arzularını, beklentilerini, hayallerini sayıp döküyorsun…
Evet
öyle yapıyorum, başka ne yapabilirim; benim bilgim bunlar, hayallerim,
duygularım, beklentilerim, adımlarımı hizaya sokan pusulalarım benim. Bundan âlâ
bilgi ne olsun ki benim hakkımda?
∘∘∘
Bazen
canım sıkılıyor. İyi kötü, olabildiğince bir şeylerim var, ama yine sıkılıyor
işte canım. Pek aklım almıyor. Zaman paçalarıma sarılıyor, ne kendi geçmek
biliyor, ne beni bırakıyor.
Köşede
küçük bir kahvehane var, bahçesinden cam göbeği bir leke gibi deniz görünüyor.
Şurada bir çay içiyim.
Oturdum.
Demli bir çay geldi. Öyle lezzetli ki, çay için bile yaşanır, diyor insan.
Bunca
şey arzuluyorum, hâlâ canım sıkılıyor, aklım almıyor. Her istediğim olursa gene
de canım sıkılmayı sürdürecek mi? Eğer öyleyse… Ne düşüneceğimi bilemedim.
Yok,
yok; aklım almaz benim; can sıkıntısını dahi gideremeyen şeyden hiçbir derde
deva olmaz. Yanlış yoldayım…
Çayımı
bitirdim. Bir çay daha söyledim.
Zenginlikten,
rahat yaşamdan, güzel kadından başka ne isteyebilirim? Hayat başka ne
verebilir? Aklım karıştı.
Can
sıkıntımı bile kesmeyecekse, zenginliği, parayı ne yapacağım.
Önümden
koşuşturarak garson geçti.
Cevval
çocuk. Can sıkıntısı var mı acaba?
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder