24 Ocak 2019 Perşembe

On Büyük Ahmaklık (1)






Arkama baktığımda gördüklerimin bazılarına inanamıyorum. Olsa olsa eğitimle olanaklıdır dedikleri bu olmalı.
Benzerlerini çevremdeki insanların düşüncelerinde görüyorum. Her kuşağın düştüğü sıradan tuzaklar. Göz göre göre girdiğin ve ömrünün değerli yıllarını pahasına içinde didinip durduğun sağduyu çukurları.
Önemli bulduğum bu kapanlardan –belki de ahmaklıklar demek daha doğru- korunmanın yollarını aşağıda sıralamaya çalıştım.  

Bir, gündelik hayatta doğru aramak: Doğruları aramak yerine yanlışları ararsın. Hayatta doğrular yok, elinde geldiğince yanlıştan kaçabilirsen ne âlâ. Arzuların, duyguların, coşkuların üstüne serpiştirilmiş bir tutam belli belirsiz akıl sosunun  arenasıdır gündelik hayat…
Doğrular, güzellikler, iyiler, ahlaklılar var, ama bunlara kim karar verecek o belli değil. Kendi doğrularını düşünür, sokakta yapılacak yanlışlar konusunda herkesi dinlersin.

İki, insanları ikna etmeye çalışmak: Kimseyi inandırmaya ve ikna etmeye çalışmazsın. İnsanlar yalnızca ve yalnızca kendileri öğreniyor. Sana gelip ciddi ciddi sormayan birine, iki kere iki çarpımını bile gösteremezsin. Emeklerinin boşa gittiği bir yana, yok yere en yakınlarından bile sürekli düşman yaratırsın.
İnsanların pek azı –rakam mı, diyelim yüzde beş- mantıklı açıklamalarla sonuca nasıl gidildiğini merak eder. Gündelik yaşam insanları, mantıktan çok fayda, düşünceden çok işlev arar. İşlevin mantıkla nasıl sarıldığını dinlemeye kimsenin ne vakti ne hevesi vardır.
Sen yeter ki kendini ikna et.

Üç, diğer insanlara benzediğine inanmak: Kendinin biricik, tek, özel olduğunu ve kimseye benzemediğini, her adım başında anımsatacak bir sistem geliştirirsin. Büyük ahmaklıklar başkalarına benzemeye çalışanların koynunda uyur. 
Hayat, biricikliğine yer açabildiğin derecede koluna girecektir.

Dört, yeter ki sev, sevil gerisi arkadan gelir: Bu safdillikleri bir kenara koyarsın. Sevmekle nefret etmek bir paranın iki yüzüdür. Aynı sinir sisteminin parçasıdır. Yazı-tura atmak gibi, bir o yüz düşer, bir bu yüz. Her şeyin başı sevgi, her şeyin başı nefret demektir aynı zamanda.
Kabul eder misin?
Kendini insanlara sevdirerek yol alamazsın. Onlar, kadının güzelini, erkeğin güçlüsünü –paralısını, ustasını, güvenlisini, sağlamını- sever. Eh biraz olsun akıl da ararlar…  
Ölümüne sevmek yerine yaşamına sevilmeyi ararsın…


Beş, insan davranışlarını kestirerek adım atmak: İnsanları tahmin ederek yürümezsin. Ya gider sorar ya bekler görürsün. Her kestirim geri dönecek seni vuracaktır.
(Devam edecek)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder