Arkama
baktığımda gördüklerimin bazılarına inanamıyorum. Olsa olsa eğitimle
olanaklıdır dedikleri bu olmalı.
Benzerlerini
çevremdeki insanların düşüncelerinde görüyorum. Her kuşağın düştüğü sıradan
tuzaklar. Göz göre göre girdiğin ve ömrünün değerli yıllarını pahasına içinde
didinip durduğun sağduyu çukurları.
Önemli
bulduğum bu kapanlardan –belki de ahmaklıklar demek daha doğru- korunmanın
yollarını aşağıda sıralamaya çalıştım.
Bir,
gündelik hayatta doğru aramak: Doğruları
aramak yerine yanlışları ararsın. Hayatta doğrular yok, elinde geldiğince
yanlıştan kaçabilirsen ne âlâ. Arzuların, duyguların, coşkuların üstüne serpiştirilmiş
bir tutam belli belirsiz akıl sosunun arenasıdır gündelik hayat…
Doğrular,
güzellikler, iyiler, ahlaklılar var, ama bunlara kim karar verecek o belli
değil. Kendi doğrularını düşünür, sokakta yapılacak yanlışlar konusunda herkesi
dinlersin.
İki,
insanları ikna etmeye çalışmak: Kimseyi
inandırmaya ve ikna etmeye çalışmazsın. İnsanlar yalnızca ve yalnızca kendileri
öğreniyor. Sana gelip ciddi ciddi sormayan birine, iki kere iki çarpımını bile
gösteremezsin. Emeklerinin boşa gittiği bir yana, yok yere en yakınlarından bile
sürekli düşman yaratırsın.
İnsanların
pek azı –rakam mı, diyelim yüzde beş- mantıklı açıklamalarla sonuca nasıl
gidildiğini merak eder. Gündelik yaşam insanları, mantıktan çok fayda,
düşünceden çok işlev arar. İşlevin mantıkla nasıl sarıldığını dinlemeye kimsenin
ne vakti ne hevesi vardır.
Sen
yeter ki kendini ikna et.
Üç, diğer insanlara benzediğine inanmak: Kendinin
biricik, tek, özel olduğunu ve kimseye benzemediğini, her adım başında
anımsatacak bir sistem geliştirirsin. Büyük ahmaklıklar başkalarına benzemeye
çalışanların koynunda uyur.
Hayat,
biricikliğine yer açabildiğin derecede koluna girecektir.
Dört,
yeter ki sev, sevil gerisi arkadan gelir:
Bu safdillikleri bir kenara koyarsın. Sevmekle nefret etmek bir paranın iki
yüzüdür. Aynı sinir sisteminin parçasıdır. Yazı-tura atmak gibi, bir o yüz
düşer, bir bu yüz. Her şeyin başı sevgi, her şeyin başı nefret demektir aynı
zamanda.
Kabul
eder misin?
Kendini
insanlara sevdirerek yol alamazsın. Onlar, kadının güzelini, erkeğin güçlüsünü
–paralısını, ustasını, güvenlisini, sağlamını- sever. Eh biraz olsun akıl da ararlar…
Ölümüne
sevmek yerine yaşamına sevilmeyi ararsın…
Beş, insan davranışlarını kestirerek adım atmak: İnsanları tahmin ederek
yürümezsin. Ya gider sorar ya bekler görürsün. Her kestirim geri dönecek seni
vuracaktır.
(Devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder