Özenle
hüzün emdirilmiş tuhaf bir dokudur hayatlar insan için.
Sanki
Tanrı, sonsuz karmaşasıyla bir beyinle güç verirken şişinmesine engel olmak
istemiştir:
“Aklını
kullanacak ama kendini ve toplumu anlayamayacak, tesadüflerin rastlantıların rüzgarında
sallanıp duracaksın…”
∘∘∘
Bu
garip kader başını döndürür. Aklın vardır, dünyayı bilip öğrenebilirsin ancak
kendini tanımaya –en azından henüz- yetmez.
Tükenmeyen
hüznün kaynağı budur insandaki.
Şiir,
edebiyat, sanat bu çıkmazda temellenir.
Açmaz
seni estetiğe yönlendirir.
∘∘∘
Melali
anlamayan nesle aşina değiliz diyen Şairin[1] kastettiği, şiire
gereksinimi olmayanlar, hayatın mayalandığı gizlenmiş açmazı seçemeyenler
olmalıdır.
∘∘∘
Çocuk
dünyaya düşer.
Her
şey yepyenidir, eşyayı ve insanı görerek öğrenir, heyecanlanır…
Konuşur,
heyecanlanır…
Kaderi
duyumsamamıştır daha.
∘∘∘
İlk
coşkularını atlatır, tam kendine dönecek cinsellikle tanışır.
Başı
yine dönmeye başlamıştır.
Kendini
bilmeden karşı cinsin çekimine girmek yürümeyi bilmeden demir çarık demir değnek
dünya turuna çıkmak gibidir.
Evliliklerin
çoğu bu nedenle çakılır.
Hüznünü
başkasının gölgesinde pişpişleyip uyutamazsın, kendin başa çıkacaksın.
Kendini,
diğer insanları –toplumu- ve de büyük oyunu –hayatı- anlamaya çalışmaktan başka
yol yoktur…
Hayallere
kapılmadan;
Sihre,
büyüye, gizli güçlere, - evlenme programlarının- elektriğine, otoritenin
işaretine savrulmadan;
Kafandaki
büyük karmaşayı -100 milyar sinir hücresi, 100 trilyon bağlantılı beyin-
kullanarak hüznünün önünü açarsın…
Becerebildiğin
sensindir…
Fazlasıyla
yeter sana.
∘∘∘
Evrimin
insana büyük oyunudur, -elinden geldiğince- hüznünü yenmeden cinsellikle
tanıştırması.
∘∘∘
Ölüm,
hâlâ önünü görememiş insanın evrimden aldığı son yönlendirmedir:
“Artık
yeterli, seni rahat ettireyim!”
Oyun
biter ve de iyi biter… Zamanlı olursa ölüm…
Zamansız
olanı hüznün en büyüğüdür.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder