7 Haziran 2019 Cuma

Geçmiş Bayramlık





Düşüncelerimin kapısına kilit vurdu bu bayram,
Okuyarak girdiğim iki kitap…
Donup kilitlendim; -biliyorum dediklerimi içine daldığım bu yeni çekim alanına uyarlayıncaya dek- adım atacak gücüm kalmamıştı.
∘∘∘

Biri, Stephen Pinker’in[1] (d. 1954) “Dil İçgüdüsü”. (Çeviri düzgün ancak redaksiyonu yapılmadan basılmışa benziyor.)
Yine de kitabın çekimi yerinde. Müthiş.
Dünyanızı ters çevirmeye yetiyor.
∘∘∘

Diğeri bizden. Şiir...
Ahmet Erhan’ın (ö. 2013) bütün şiirleri: “Burada Gömülüdür 1. Çilt” ve “Burada Gömülüdür 2. Cilt”.
∘∘∘

Dünyaya yeni açıldığım yıllarda elimdeki pusulanın ne denli işe yaramaz olduğunu uzun yıllar sonra öğrenecektim.
İnsan çalışınca her şeyin altından kalkar diye naif mi naif, saf mı saf budalamı mı budala bir görüşüm vardı.
Ondan çektiğimi şeytandan çekmediğimi görüyorum geçmişe baktığımda.
Mühendisliğim, bozuk pusulamın beni soktuğu meşakkatli patikalardaki duraklardan biridir.
Aklım sonradan başıma geldi.
Mühendis olacak son kişiyken ateşe atmıştım kendimi.
Çok da faydasını gördüğümü söylemeliyim ancak işin aslı ruhumu sürekli bir mengene gibi sıkıştırıp bırakmadığıdır.
∘∘∘

Yıllar sonra Shell şirketinde genel müdürün ısrarıyla –aslında emriyle demek daha doğru- “mühendislikten”, “insan bilimlerine” geçiş yapmak zorunda kaldım.
Ne denli direndiğimi bilemezsiniz.
Başladım.
Bir ay geçmeden hayatımın büyük ikramiyesi olduğunu öğrenecektim bu değişikliğin.
Genel müdür yanlışımı düzeltmişti.
Hep müteşekkir kaldım ona.
Yolum onunla kesişmese yediğim zokayı çıkaramadan çekip gidecektim bu dünyadan.
Bir ömür b.k yoluna harcanacaktı.
∘∘∘

Şans, başka ne denir…
Allah’ın sevgili kuluymuşum…
Akıllı olan bunu şansa bırakmazdı, dedim kendi kendime çoğu zaman.
∘∘∘

“Dil İçgüdüsü” bana niçin yanlış yaptığımı anlattı.
İşin kuramını –teorisini- vermiş Stephen Pinker.
İstediğinizi seçemezsiniz; kafanızdaki modüller neyse “o” sunuz…
Tanrı değilsiniz, istediğinizi olamazsınız!
Yapabileceğiniz tek şey akıllı olmaktır!
∘∘∘

Ahmet Erhan’ın şiirlerine gelince…
Öteden beri şiir okumaya –yazmaya değil- düşkünüm.
Kütüphanemde yüzlerce kitap vardır şiir üstüne; Türkü, yabancısı…
Kuramı, kendisi, şiirin…
Canım çok sıkılmışsa Metin Altıok (ö. 1993) şiirleriyle normal dünyama döndüğüm çok olmuştur.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın (ö. 1962) romanlarından çok şiirlerini severim, örneğin…
Goethe’nin (ö. 1832) dört dizesi günlerce beynime sevinç pompalayabilir.
Behçet Necatigil’in (ö. 1979) “Yorgun Bir Gül Oluyor Dokununca”sı okuyunca insan olduğuma sevinirim…
∘∘∘

İşte böyle iyi kötü şiire düşkünüm ama duymamışım, okumamışım, işitmemişim Ahmet Erhan’ı…
Ben 68’liyim O 78’li…
İnanamıyorum…
Daha kim bilir neler kaçırıyorumdur?
Ayak üstü bir arkadaş ağzından kaçırdı da öyle öğrenebildim:
“Ben Ahmet Erhan’ı severim, çok.”
∘∘∘

Bütün bayram baştan sona okudum tüm şiirlerini…
Tümü tek bir şiir sanki…
Yazı bu nedenle “Geçmiş Bayramlık” oldu…
∘∘∘

İyi ki Türkçe konuşabiliyorum dedirtiyor insana Ahmet Erhan.
∘∘∘



[1] Kanadalı-Amerikalı deneysel psikolog, bilişsel bilimci (Cognitive Scientist); Harvard Üniversitesi USA.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder