Ben
çoğulluk muyum tekillik mi?
Tekillik
içinde çoğulluk mu, çoğulluk içinde tekillik mi?
∘∘∘
Ne
isem neyim; organlarımla ne isem oyum.
Elim,
ayağım, gözüm….. var; görüyorum, biliyorum; onlarsız ne olurum? Soruyorum.
Hiç
olurum, diyor içimdeki ses.
∘∘∘
Konuştuğum
“dil” var, algım var, düşüncem var, davranışım hareketim var; kullanıyorum bu
becerilerimi, ama farkındalığım öylesine silik ki, ne görüyorum, ne değer verip
bir organ yerine koyuyorum onları; bilinçsizce oynuyorum onlarla…
Sanki
lanetliyim; duyuyorum, biliyorum onlarsız olmuyor; ancak onların ne olduğunu düşünmemeye hükümlüyüm…
Beynimdeki
küçük “badem” –amigdala- sürekli fısıldıyor kulağıma:
“Ölüme
takma kafanı, hep başkalarına gelir. Dile, düşünceye de aldırma sen işine bak!”
“İş”
sana önemli olduğu belletilen şeyler. Her şey olabilir. Ölüm olamaz, soyut
şeyler olamaz, hayal olamaz...
Böyle
yorumlarsın ve…
Cezanı
çekersin…
Daha
doğrusu hayat cezanı keser.
Sporda
da böyle değil mi? Hata yaparsam rakip cezayı kesmez mi?
∘∘∘
Ben
çoğulluk muyum tekillik mi?
Tekillik
içinde çoğulluk mu, çoğulluk içinde tekillik mi?
∘∘∘
İnsanlar
pek sormaz bu soruları; hayat gailesi, derler, kim uğraşacak bu sorularla…
İlginçtir,
pek uğraşmazsın bu işlerle uğraşmasına ama “yaşam tarzınla” bal gibi yanıt
verirsin.
Yaşam
tarzın yaşamı tanımlar.
Tanımların
başında o soruların cevapları vardır; dünyanı onlar kurar…
Gariptir,
sen ayırdında olmazsın…
∘∘∘
Bugün
çokluk liberal, faydacı, sığ, çok kazanmaya daha çok tüketmeye koşullanır…
Hayat
dediğin böyle yaşanır diye beller…
Düşüncelerini
sayıp dökemiyor olman durumu değiştirmez:
Yanıtın
açıktır:
“Ben
çoğulluk’um…”
“Çoğulluk
içinde tekillik’im…”
∘∘∘
Ya
bunların tümü doğru değilse…
Ya
da hepsi insanın hamuruyla –doğasıyla, yapı taşlarıyla- taban tabana zıtsa…
Ne
olur?
Yanlış
hayatı doğru yaşamaya çalışırsın…
Dolap
beygiri gibi döner, kafanı kaldırıp dağlara bakmayı unutursun…
İçindeki
karanlıkların, ruhundaki çıkmaz sokakların gerisinde belki bu vardır, kim bilir…
∘∘∘
Faydacı,
pragmatik, liberal dünyada insan hamuru şekilsizdir; eline alır istediğin şekli
verirsin…
Verirsin
belki vermesine de; ardından ne çekeceğini bilmek ister misin?
İstemezsin,
eminim.
∘∘∘
Oysa
her insan beyninde görünmeyen “organ kökleriyle” doğuyor…
Kimseninkine
benzemiyor zihnindeki kökler, onlar senin; onlar “sen” oluyorsun…
Kökleri
yalnızca sen, yeşertip büyütebilirsin;
Toplumu
unut, bu iş senin…
Teslim
olursan “sen”i yaşatamazsın;
“Sen”
yoksan “hüzün” var…
111
Örneğin
dünkü komşun Türk şair Ahmet Erhan’ın (ö. 2013) dediklerine bir anlam
veremezsin:
Pencereme dolanma ay
ışığı
Rüzgârın soluğuyla
titreye titreye
Ağaçların hatırını
sor
-Yoksul ve
kimsesizdirler
∘∘∘
Ağaçların
yoksulluğu ve kimsesizliği sende ses getirmez.
Anlayamazsın
İçindeki
köklerini kurutmuşsundur…
∘∘∘
Sen
bir tekilliksin,
Tekillik
içinde bir çoğulluk;
Unutmuşsun…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder