7 Mayıs 2019 Salı

Dijital İnsanın İki Dünyası





Tuhaf bir ikilem karşısındayız.
Cep telefonuyla kafayı yedik…
Konuşuyoruz, dinliyoruz, öğreniyoruz, uyguluyoruz, vakit geçiriyoruz, eğleniyoruz…
Ama düşünmeye vaktimiz yok; zihinsel maceradan her gün biraz daha uzaklaşıyoruz.
∘∘∘

Günlerin nasıl geçtiğini bilmediğimiz için önemli hissediyoruz -kendimizi:
“Çok yoğunum be ağabey!”
Söylemek istediğimiz: “Ben de önemli insanım, başımı kaşıyamıyorum!”
∘∘∘

Başını kaşıyamayanlar meşguldür, büyük adamdır;
“Atlar” da başını kaşıyamaz, “atlar” da önemlidir.
Mantık bu mantık!
∘∘∘

Söylüyoruz.
Karşıdan yanıt geliyor, dinliyoruz.
Cep telefonuna soruyoruz. Öğreniyoruz.
Öğrendiklerimizin işe yarayıp yaramadığını bilmeden…
(Düşünmeye vakit ayıramıyoruz çünkü).
İnanıyoruz…
Söylemesi ayıp cep telefonuna bağlanmış dolap beygiriyiz…
Yazık bizlere!
∘∘∘

Tuhaf değil mi?
Teknolojiyi kullanarak rahat yaşıyoruz, yemeye-içmeye, eğlenmeye vakit buluyoruz; ancak düşünmüyoruz…
Burunları yere sürünerek dolaşan, yiyecek aramayla ömür tüketen canlılara benzemiyor muyuz?
Bulduğunu yarım yamalak koklayıp yutan…
Başına ne gelirse katlanan; ancak olan biten konusunda hiçbir fikri olmayan…
∘∘∘

Cep telefonundan kör topal duyduklarımızı “bilgi” diye kullanarak –düşünmeden- tüketiyoruz…
Ne bedel ödediğimize gelince, fikrimiz yok!
Sanki hayvanlar âlemine geri dönüyoruz…
Yüz bin yıl önceye…
Düşünmeye ilk başlayan insan atamızdan önceki yüzyıllara…
Beynimizde düşünmemizi sağlayan tesadüfi mutasyona –değişikliğe- ihtiyaç duymadan yaşayabileceğimizi ispatlamaya çalışıyor gibiyiz.
Bunlar teknoloji kullanmanın bedeli.
∘∘∘

Kullanmazsak ne olur teknolojiyi?
Böyle bir seçenek yok, zaman sizi yiyip bitiriyor, tek başınıza bir dünya olmanız gerekiyor…
Kaç kişi becerebilir ki?
∘∘∘

Önünüzde açılan biricik yol gözüküyor:
Hem teknolojiyi kullanacaksınız –bununla toplumun bir parçası olmayı başarıyorsunuz- hem de toplumdan neredeyse apayrı kendinize özgü bir yaşamınız olacak.
∘∘∘

Kısaca iki dünyalı olacaksınız:
Bir, zorunlu dünyanız  “toplum”…
Neredeyse kerhen yaşadığınız…
İki, tek başınıza keyifle var olabildiğiniz “kendi dünyanız”…
∘∘∘

Kendi dünyanız yoksa kalabalık içinde eriyip gittiğinizi dirhem dirhem yok olurken iliklerinizde duyacaksınız.
Duymuyorsanız zaten bitmişsiniz, ayırdında değilsiniz.
∘∘∘


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder