Tuhaf
bir ikilem karşısındayız.
Cep
telefonuyla kafayı yedik…
Konuşuyoruz,
dinliyoruz, öğreniyoruz, uyguluyoruz, vakit geçiriyoruz, eğleniyoruz…
Ama
düşünmeye vaktimiz yok; zihinsel maceradan her gün biraz daha uzaklaşıyoruz.
∘∘∘
Günlerin
nasıl geçtiğini bilmediğimiz için önemli hissediyoruz -kendimizi:
“Çok
yoğunum be ağabey!”
Söylemek
istediğimiz: “Ben de önemli insanım, başımı kaşıyamıyorum!”
∘∘∘
Başını
kaşıyamayanlar meşguldür, büyük adamdır;
“Atlar”
da başını kaşıyamaz, “atlar” da önemlidir.
Mantık
bu mantık!
∘∘∘
Söylüyoruz.
Karşıdan
yanıt geliyor, dinliyoruz.
Cep
telefonuna soruyoruz. Öğreniyoruz.
Öğrendiklerimizin
işe yarayıp yaramadığını bilmeden…
(Düşünmeye
vakit ayıramıyoruz çünkü).
İnanıyoruz…
Söylemesi
ayıp cep telefonuna bağlanmış dolap beygiriyiz…
Yazık
bizlere!
∘∘∘
Tuhaf
değil mi?
Teknolojiyi
kullanarak rahat yaşıyoruz, yemeye-içmeye, eğlenmeye vakit buluyoruz; ancak
düşünmüyoruz…
Burunları
yere sürünerek dolaşan, yiyecek aramayla ömür tüketen canlılara benzemiyor muyuz?
Bulduğunu
yarım yamalak koklayıp yutan…
Başına
ne gelirse katlanan; ancak olan biten konusunda hiçbir fikri olmayan…
∘∘∘
Cep
telefonundan kör topal duyduklarımızı “bilgi” diye kullanarak –düşünmeden- tüketiyoruz…
Ne
bedel ödediğimize gelince, fikrimiz yok!
Sanki
hayvanlar âlemine geri dönüyoruz…
Yüz
bin yıl önceye…
Düşünmeye
ilk başlayan insan atamızdan önceki yüzyıllara…
Beynimizde
düşünmemizi sağlayan tesadüfi mutasyona –değişikliğe- ihtiyaç duymadan
yaşayabileceğimizi ispatlamaya çalışıyor gibiyiz.
Bunlar
teknoloji kullanmanın bedeli.
∘∘∘
Kullanmazsak
ne olur teknolojiyi?
Böyle
bir seçenek yok, zaman sizi yiyip bitiriyor, tek başınıza bir dünya olmanız
gerekiyor…
Kaç
kişi becerebilir ki?
∘∘∘
Önünüzde
açılan biricik yol gözüküyor:
Hem
teknolojiyi kullanacaksınız –bununla toplumun bir parçası olmayı
başarıyorsunuz- hem de toplumdan neredeyse apayrı kendinize özgü bir yaşamınız
olacak.
∘∘∘
Kısaca
iki dünyalı olacaksınız:
Bir,
zorunlu dünyanız “toplum”…
Neredeyse
kerhen yaşadığınız…
İki,
tek başınıza keyifle var olabildiğiniz “kendi dünyanız”…
∘∘∘
Kendi
dünyanız yoksa kalabalık içinde eriyip gittiğinizi dirhem dirhem yok olurken
iliklerinizde duyacaksınız.
Duymuyorsanız
zaten bitmişsiniz, ayırdında değilsiniz.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder