Hayat bilinmiyor, seziliyor;
İnsanın
acıklı bir gerçeği bu…
∘∘∘
Müzikteki
makamlar gibi:
Hizcazı,
hüzzamı, uşşakı, kürdili hicazkârı çok severim…
Ama
duyduğumda birbirinden ayıramam.
Saba
makamını ise pek sevmem, sabah ezanından başka şarkıya yakışmaz…
Ama
üç saniye kulak vermem elverir; hemen tanırım…
Yeteneklerim
bu kadar!
∘∘∘
Bach
(ö. 1750), Mozart (1791), Beethoven (ö.1827), Wagner (ö. 1883) birer büyücüdür…
Kolayca
bilirim.
Bilirim
dediğim, müziklerini duyunca kim olduklarını sezerim…
Anlayacağınız, sezerek bilirim…
∘∘∘
İnsanın
bilme serüveni hayalleriyle başlamış…
Hayallerini,
kafalarının içindeki tasarımlarını var kabul etmişler önce…
Sonra
deneycilik araya girmiş:
“Deneyimlemediğini,
duyumsamadığını kabul etme,” demiş…
Bir
uçtan karşı uca koşmuş:
Bilimin
felsefesi pozitivizme savrulmuş…
∘∘∘
Bugün
dengedeyiz…
Sonuçlarıyla
ikna edici teoriler hayal, sezgi içerebilir biliyoruz…
Ta
ki yanlışlığı ortaya çıkana dek…
∘∘∘
Bugün
böyleyiz…
Yarın?
Yarın
belki sezgiye ihtiyaç kalmayacak, her şeyi bileceğiz…
Görünen
pek öyle olmasa bile iddiayı kabul etmemek için bir neden gözükmüyor…
∘∘∘
Spor
yaparken, dostluk kurarken, insanları anlamaya çalışırken, para kazanırken,
bilim yaparken, şiir okurken, film izlerken, âşık olurken, kayın valideni
tartarken sezgilerinden pek fazlası yoktur elinde.
Deneyimlerine
de başvurduğunu söyleyebilirsin…
Göreceksin
ki tecrübelerin, sezgilerinden daha güvenilir çıkmayacaktır…
∘∘∘
Sezgilerin
içten içe kaynayan duygularının buharıdır…
Duygularının
akıl yürütmesi diyebilirsin…
∘∘∘
İstesen
de istemesen de duygu kazanın kaynar…
Sana
düşen ona kulak vermek, ciddiye almaktır yalnızca…
Bilimi
mi soruyorsun?
Doğanın
bilimi vardır; insan için henüz icat edilmedi, şiirden ve sezgilerinden ötesi
küçücük bir patika…
Her
an kayıp uçuruma düşeceğin…
Haberin
olsun!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder