İnsanları
rahatlıkla –az hata yaparak- ikiye ayırabiliriz:
Derdi
“anlamak” olanlar…
Amacı
“kazanmak” olanlar, anlamayı pek dert etmeyenler….
∘∘∘
Aslında
herkes kazanmak ister istemesine;
Ama
anlamak isteyenler, “anlayarak” kazanmak isterler…
Ve de çoğu
kez kaybederler…
Ne
kadar kural koyarsanız o kadar az kazanırsınız!
∘∘∘
Derdi
kazanmak olanların “anlama” gibi bir koşulu yoktur, bedelini umursamazlar
kazanmak onlar için yeterince doyurucudur…
∘∘∘
Hatayı göze alırsan insanları iki büyük gruba ayırmak çok yanlış olmaz:
Derdi
anlamak olanlar genellikle daha iyisini isteyen, ilerici denen kümede
toplanmıştır…
Kazanmayla
yetinenler ise muhafazakâr grupta…
(Not:
Ayakta kalma didişmesi içinde olanlar bu grubun zorunlu üyesidir.)
∘∘∘
İlle
de anlayım deyince ilkelere bağlı olmak zorundasın;
Bunların
başında mantık var, ardından ahlâk, estetik…
Gelir
de gelir…
Gel
gör ki hayatın her alanında mantık aramak boşuna…
Örneğin
gündelik hayatta –piyasada, siyasette, insan ilişkilerinde, tarihte…-
kazanmanın dışında kural –mantık- bulmakta zorlanırsın.
Bulduğunu sandığın yanlıştır!
Hayatın
kurgusu bile kazanmak…
Ne
olur?
Bulduğunla
yetinir ve b.ka sararsın…
Anlamak
hep dalgaya karşı yüzmektir…
∘∘∘
Anlayarak
ilerlemek aslında “yanlış anlayarak” yürümektir…
Kafayı
duvara çarpa çarpa…
İşte
bu kazalardan geçtikçe zehirli bir duygu birikmeye başlar içinde:
Öfke
ve İntikam!
∘∘∘
Ortalama
alırsan manzara şudur:
Anlamak
isteyenlerin bir kısmı yorulur -biraz da öfkeye kapılmak, intikam almak istemek
tatlı gelmiş olabilir…
Ve liberal
olur…
Hayatla barışır!
(Not:
Bu bizim hikâyemiz…Başka yerlere uymayabilir.)
∘∘∘
Toplumlar
üstüne hatasız konuşmak zordur; kendine liberal deyip bu tuzağa düşmeyenler de
var mutlaka…
Hem,
ilkelerle yürüyenlere liberal denirmiş eskiden…
Nereden
nereye savruluyor hayat!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder