65’te
sormaya başladım…
Birlikte
büyüdüğüm yakın dostlara:
Ne hayallerin
vardı o zamanlar -15 yaşında- ne buldun hayatta?
Parkın
güdük çamlarının yoksul gölgelerine sığınırdık…
Sıradan
mantıklarımızın minnacık kanatlarına biner olur olmaz her ufka girer çıkardık;
her uçuşta büyüdüğümüzü sanarak…
Öğrenciydik
hepimiz, mühendislik, hukuk, iktisat…
∘∘∘
Dağıldık
sonra; herkes tek başına kaldı.
Yalnızlığına
sığınamayanların toplumun gölgesinde de diken üstünde oturacağını öğrendim ben…
Onları
bilmiyorum…
Sordum;
anlatamadım.
∘∘∘
Belki
de ben gevezelik ediyordum; onlar bilgece kabullenmişlerdi:
Sen
hayal kuruyordun hayat dinlemeden yürüyordu…
Aradaki
uçuruma hüzün deniyordu…
∘∘∘
Hayatın
“kendinden geçeceğin uğraş…” demek olduğunu hiçbirimiz duymamıştık 15’lerde…
45’lerde
sezdim ben, 50’de emindim…
65’deki
sorularımın kaynağı buydu:
Yanlış
pusulayla kim nereye dek gidebilmişti, merak ediyordum…
∘∘∘
Mest
olmadığın yaşam, bir türlü dilinin dönmediği lisanı konuşmaya çalışırken
insanların seninle kafa bulmasıydı...
∘∘∘
Biri
genç yaşta trafik kazasında öldü…
Diğeriyle
görüşemez olduk; sanırım o artık istemedi…
Amerika’ya
yerleşenle dağdan taştan konuşuyoruz arada bir; eski hazlar kayıplara karışmış…
Edebiyata
şiire düşkündü; yeniden dönse iyi olur diyorum…
İstanbul’da
kalan her zamanki gibi neşeli hayatı gelişine yaşıyor…
Ben, bu
yazıları yazıyorum...
∘∘∘
“…..durmamacasına
sarhoş olmalısınız.
Şarapla
şiirle
ya
da erdemle
nasıl
isterseniz…
Ama
sarhoş olun!”[1]
∘∘∘
[1] Baudelaire (ö. 1867), Rimbaud’un
(ö.1891) “şairlerin Tanrısı,” Yahya Kemal’in (ö.1958) “gelmiş geçmiş şairlerin
en büyüğü “ dediği Fransız şair.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder