Filozoflar gibi insanlığın
büyük doğrularının peşinde olan biri değilim.
İnsan değil insanlık
önemli demiyorum!
Her canlının yaşamı
önemli benim için…
∘∘∘
Zamanında baba
filozoflardan K.R.Popper’i derinlemesine incelemiştim. Sonuçlarını Blog’umda
bulabilirsiniz.
Liberalizmin tepesi,
Batı’nın siperlerine sığınıp Marx’ın metafiziğini parçalıyor. Bugün yerle bir
olmaya yüz tutmuş Batı’nın sosyal devletini,
yollara düşmüş Ortadoğu göçmenlerini
görse, beşeri ve sosyal bilim felsefesini değiştirir miydi, bilmiyorum.
∘∘∘
Deneyimlerimde
ayaklarıma dolaşan sorulara ışık tutabilir miyim diye yazıyorum:
⦁İş
yönetimi ‘zanaat’ mi? Dünyanın tüm üniversiteleri bizle kafa mı buluyor?
Dertleri okullarını mı pazarlamak!
⦁Bilimi
de böyle mi pazarlıyorlar? Hayat’ın olmazsa olmazı bilgelik’in boy attığı toprakları çoraklaştırıp köküne kibrit suyu
dökerek…
⦁Uçan
fen bilimlerinin ürettiği temel bilimlerini (teknolojiyi) kullanarak, sosyal bilimlerle kafa mı buluyorlar?
∘∘∘
Bir bilgeden[1] esinlenerek insanları iki
büyük grubta toplamanın gündelik hayatı anlamakta işe yaradığını düşünüyorum
şimdi.
Anlamaya çalışanlar, anlamayı
kafaya takmayanlar…
Birinciler azınlıktır
ve yalnızdır.
Sokakta, gündelik
hayatta, iş dünyasında, politikada… ikinciler uzak ara ağır basıyor.
Anlamaya çalışmanın
kolay yolu yok, başkalarından çok kendinle diyalog halindesindir. Toplumun
çarmıhına gerilmek istemezsin, oturmuş kuralları, gelenekleri, sağduyuyu
orasından burasından kurcalarsın, kendinle hesaplaşma durumundasın, anladığını
sandığın her nokta içinde bir yaşam kıvılcımı ateşler.
∘∘∘
Anlamayı dert
etmeyenler ‘işe yararlık’ tarikatınin müritleridir: İşe yarayan
her şey iyidir.
Düşünmeyi sevmezler,
az düşünür hep yaparlar…
Şirket yöneticileri
bu gruba dahil olan ‘parçalayıcı’, kesip koparan, ne yapıp edip –hayatlar, doğa ve bilgelik
pahasına- ‘kâr’ı aslanın midesinden çekip çıkarabilenler arasından seçilir.
∘∘∘
Bu iki grup insana
her yerde rastlanır; Okulda, sokakta, iş hayatında, üniversitede, politikada,
medyada, edebiyatta, sanatta…
Hepsinde
ağırlık anlamayı pek dert etmeyenlerdedir. Dünyayı onlar yönetir.
Yalnızca
aşağıdaki topluluklarda anlamayı dert etmeyenlere rastlayamazsınız:
Gerçek
bilim insanları, din bilginleri, bilgeler, yüksek sanatçılar…
∘∘∘
Bir
de ayrık otu gibi çorak topraklarda bitmiş anlamak
isteyenler vardır. İş dünyasında, sokakta, mahallede, serseriler (!) ve garibanlar
arasında, ilgili ilgisiz her yerde…
Yaşamı
düşünceyle harman ederler, ‘anlamayı’
hayatın içinden söküp alabilmek için.
Allah
onlara kurtuluş nasip etsin!
∘∘∘
Zamanında
iddialı bir “iş yönetim teknolojisi”ni
–TOC[2]- tanıtıyorduk. Bir Alman
şirketi ziyaret ettik. Bu konuda yazdığım kitabı takdim ettim.
Buyrun,
dedim, neler yapabileceğimizi anlattığımız kitabımız. Alman patron, bakışlarını
bizden kaçırdı geriye kaykıldı:
“Kusura
bakmayın biz öylesine meşgulüz ki kitap felan okumaya zaman ayıramayız!”
Şaşırmıştım.
Anlamayı dert
etmeyenler
arasında olduğumu bilmiyordum!
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder