24 Ocak 2016 Pazar

Anlamaya Çalışanlar




    Filozoflar gibi insanlığın büyük doğrularının peşinde olan biri değilim.  
İnsan değil insanlık önemli demiyorum!
Her canlının yaşamı önemli benim için…
∘∘∘

Zamanında baba filozoflardan K.R.Popper’i derinlemesine incelemiştim. Sonuçlarını Blog’umda bulabilirsiniz.
Liberalizmin tepesi, Batı’nın siperlerine sığınıp Marx’ın metafiziğini parçalıyor. Bugün yerle bir olmaya yüz tutmuş Batı’nın sosyal devletini, yollara düşmüş Ortadoğu göçmenlerini görse, beşeri ve sosyal bilim felsefesini değiştirir miydi, bilmiyorum.
∘∘∘

Deneyimlerimde ayaklarıma dolaşan sorulara ışık tutabilir miyim diye yazıyorum:
⦁İş yönetimi ‘zanaat’ mi? Dünyanın tüm üniversiteleri bizle kafa mı buluyor? Dertleri okullarını mı pazarlamak!
Bilimi de böyle mi pazarlıyorlar? Hayat’ın olmazsa olmazı bilgelik’in boy attığı toprakları çoraklaştırıp köküne kibrit suyu dökerek…
Uçan fen bilimlerinin ürettiği temel bilimlerini (teknolojiyi) kullanarak, sosyal bilimlerle kafa mı buluyorlar?
∘∘∘

Bir bilgeden[1] esinlenerek insanları iki büyük grubta toplamanın gündelik hayatı anlamakta işe yaradığını düşünüyorum şimdi.
Anlamaya çalışanlar, anlamayı kafaya takmayanlar
Birinciler azınlıktır ve yalnızdır.
Sokakta, gündelik hayatta, iş dünyasında, politikada… ikinciler uzak ara ağır basıyor.
Anlamaya çalışmanın kolay yolu yok, başkalarından çok kendinle diyalog halindesindir. Toplumun çarmıhına gerilmek istemezsin, oturmuş kuralları, gelenekleri, sağduyuyu orasından burasından kurcalarsın, kendinle hesaplaşma durumundasın, anladığını sandığın her nokta içinde bir yaşam kıvılcımı ateşler.
∘∘∘

Anlamayı dert etmeyenler ‘işe yararlıktarikatınin müritleridir: İşe yarayan her şey iyidir.
Düşünmeyi sevmezler, az düşünür hep yaparlar…
Şirket yöneticileri bu gruba dahil olan ‘parçalayıcı’, kesip koparan, ne yapıp edip –hayatlar, doğa ve bilgelik pahasına- ‘kâr’ı aslanın midesinden çekip çıkarabilenler arasından seçilir.
∘∘∘

Bu iki grup insana her yerde rastlanır; Okulda, sokakta, iş hayatında, üniversitede, politikada, medyada, edebiyatta, sanatta…
Hepsinde ağırlık anlamayı pek dert etmeyenlerdedir. Dünyayı onlar yönetir.
Yalnızca aşağıdaki topluluklarda anlamayı dert etmeyenlere rastlayamazsınız:
Gerçek bilim insanları, din bilginleri, bilgeler, yüksek sanatçılar…
∘∘∘

Bir de ayrık otu gibi çorak topraklarda bitmiş anlamak isteyenler vardır. İş dünyasında, sokakta, mahallede, serseriler (!) ve garibanlar arasında, ilgili ilgisiz her yerde…
Yaşamı düşünceyle harman ederler, ‘anlamayı’ hayatın içinden söküp alabilmek için.
Allah onlara kurtuluş nasip etsin!
∘∘∘

Zamanında iddialı bir “iş yönetim teknolojisi”ni –TOC[2]- tanıtıyorduk. Bir Alman şirketi ziyaret ettik. Bu konuda yazdığım kitabı takdim ettim.
Buyrun, dedim, neler yapabileceğimizi anlattığımız kitabımız. Alman patron, bakışlarını bizden kaçırdı geriye kaykıldı:
“Kusura bakmayın biz öylesine meşgulüz ki kitap felan okumaya zaman ayıramayız!”
Şaşırmıştım.
Anlamayı dert etmeyenler arasında olduğumu bilmiyordum!
∘∘∘




[1] E. M. Cioran
[2] TOC: Theory of Constraints , Kısıtlar Yönetimi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder