Adam yemeğini
bitirdi. Ağzını elindeki peçeteye sildi. Sandalyesini hafifçe geri çekti,
karısını süzdü; göz göze geldiler.
Başını iki yana
salladı kadın: ”Ne var?”
Konuşacaktı vazgeçti
adam. Her zaman ki diyalog tekrarlansın istemedi. Kadın önündeki kırmızı
şarabından son yudumlarını alıyordu. Kararsız bakışları tavana asılmıştı. Aniden
sordu:
“Hâlâ göremiyorsun
değil mi?”
“Neyi?”
“İkimizin de
sevmediğimiz, istemediğimiz sevimsiz işlerde çalışıyor olmamızın mantığını!”
Acıklı bir gülümseme yayıldı
adamın yüzüne:
“Yıllarca okuduk,
bunun için mi…”
Kadın atıldı:
“Evet bunun için… Kim
dedi her şeyin istediğimiz gibi olacağını, biz öyle zannettik!”
∘∘∘
“Önümü göremiyorum
ben!” diye sürdürdü adam.
Kadının rengi attı.
“İşte bu çukuru
atlıyamıyoruz… Matematik problemi değil hayat, az çok kafan çalışıyorsa
çözebileceğin…”
Küçümseyici bakışlar
fırlattı adam.
“Çıkışını göremediğim
bataklıkta bata çıka debelenirken umutlu mu olmalıyım?”
“Ancak bana küfür
ederken gerçekçi olduğunun farkında mısın? Hayat dediğin nedir ki?.. Birlikte
yola çıktık, hayatı keşfetmeye… İlk adımda anlamadık mı kafamızdakilerin
gerçekte olmadığını!”
Sustu yüzünü
pencereye döndü.
“Sonra… birbirimize
haber vermeden kendi başımıza düşünmeye başladık, için için yanıp kömürleşen
ağaçlar gibi…”
Neye bağlayacağını
merak etmeye başlamıştı adam.
∘∘∘
Kadın:
“Kömürleşme epey
ilerledi sanıyorum, nasıl değiştiğimizi tartmak için konuşmaya başladık;
birbirimize hâlâ uygun muyuz göreceğiz… Anlamadığın şey şu. Toplumun
kalıplarına sığışmışız, ayakta zor duruyoruz… Sen hayatı keşfetmekten söz
ediyorsun. ”
“Hep mi ayağımızı
vuran ayakkabıyla gezelim istiyorsun?”
“Bimem” dedi kadın
“kimse bilemez, sen de bilemezsin. Esas olan bilemediğin ufuklara doğru olumsallıklarına güvenerek ilerlemek;
sırtını dayayacağın doğrular bulamadığın için sızlanmak değil! Hayatın tanımı
bu değil mi? Sonunu görebildiğin yol yok ki!”
Adamın aklı
karışmıştı, sordu:
“Nereye kadar böyle
yürüyeceğiz?”
“Hayatı keşfetmeye
çıkmak için yeterli gücü toplayacağımız durağa kadar. Hayatı keşfetmek, yaşamı
yok edebilir; hazırlıklı olmalıyız.”
Adam bu kadarına
hazır değildi.
“Nasıl yani?”
“Kendi kalıbımızı
bulmak hayatı keşfetmek değil mi? Başka türlü nasıl kurtuluruz ayağımızı vuran
ayakkabılardan? Nasıl mahrem özerkliğe yaklaşırız?
Nasıl daha adil toplumu hak ederiz?”
“Kusura bakma” dedi
adam, eli alnında gözleri yere çakılmıştı, “ben şikayet ettikçe rahatlıyordum…”
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder