Adaletsiz
mi adaletsiz, ahlaksız mı ahlaksız bir dünya…
Sahibi
insan.
∘∘∘
Onca
filozof, onca din, onca sanatçı, onca roman, onca şiir ne söylemişse sanki
inadına tersini yapan devletler…
Sahibi
insan.
En
uygarından, en gelişmişinden, gelişmekte olanından, geri kalmışına hepsi aynı
orkestrada çalıyor:
Ordu
besleyeceksin; çünkü daha gelişmiş daha uygar (!) olanlar gelip zorla alıyor
elindekini…
Gizli
servislerin olacak; çünkü sahnedeki hümanizm, demokrasi, hukuk, özgürlük
oyunlarının arkasında gücü yetenin zorla her şeyi kazanmaya çalıştığı bir ilkel
düzen hüküm sürüyor…
Paralar
çuval çuval ordulara, silahlara, gizli servislere akıtılacak, açlık kol gezecek…
Herkes
normal diyecek…
∘∘∘
Ama
kime baksan, insanlık, insan hakları, demokrasi seslendirecek…
∘∘∘
Bilim
diye kabaran, bilimin bulduklarını hayatın kökünü kurutacak işlerde kullanmakta
çekinmeyen…
Kelimenin
çıplak anlamıyla “birbirini yiyerek” ayakta kalan canlılar dünyasına bire bir
ayak uydurmuş olan bizim gelişmiş (!) dünya –toplumları- düzenimiz…
∘∘∘
Bu
resme bakan insanlığıyla övünür mü?
Övünür
diyorum hâlâ, kızmayın.
∘∘∘
İnsan
olmayı becermiş ancak toplum olmayı becerememiş bir tür var karşımızda.
Türümüz…
∘∘∘
Bir
yanda bireyin yaratıcılığı, paha
biçilmez…
Diğer
yanda bunları başarı (!) uğruna hayatları söndürmekte kullanmakta tereddüt
etmeyen toplumlar…
Devletler…
Bireyin
büyük düşkünlüğü, devletlerimiz…
∘∘∘
Bu
insan beyni bu devlet düşkünlüğünü yenebilir mi?
Umut
etmek için nedenlerimiz var:
Bilim,
sanat, müzik, şiir, edebiyat…
∘∘∘
Küçük
bir koşul var aşmamız gereken:
Toplumlar
–devletler- türümüzü yok etmeden ne yapabilirsek yapmalıyız.
Fazla
zamanımız kalmadı; 50 yıl mı?
Yüz
mü?
Bir
tahmin de siz yapın.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder