Boşluğa
–hiçliğe- kürek çekerken ara duraklarda heyecanlanmaktır, hayat.
∘∘∘
Sahne
göz kamaştırır, hayallerinin kurgusudur…
İçindeki
ustalık ciniyle sahneye tırmanma coşkusundan başka nedir ki yaşama sevinci…
Zor
olanı ve asıl imrenileni, erdemlisini giyinmek yaşama sevincinin…
Ancak
son sahnenin kulisindeki “hiçliği” görenler başarabilir bunu.
∘∘∘
“Neden
ben?” sorusunun çengelinde mahkûm olmadan yaşamanın yolu, görünenin arkasındaki “hiçliği” sezmekten geçer.
Boşluğu
görmek, sanıldığı gibi ara duraklar için heyecanlanmanı önlemediği gibi, gönlünde, sönmeyecek
ateşler yakan bir bilgeliği yeşertir.
İçindeki
karakteri –ustalık cinini- anlama dönüştürmenin başka yolu olmadığını yaşam
deneyiminle aklına kazımışındır.
∘∘∘
Hiçlik
bilinci daha neler katmaz ki?
“Rastgeleliğe
aldanmanı” önler; iki adım geri durup yaşama uzaktan bakmanı sağlar; şansın
cebine koyduklarını yeteneklerinin meyvesi gibi görmek budalalığına düşmezsin.
Gündelik
hayattaki yarışları kazananların çoklukla bu yolda ölenlerle –yarıda kalanlarla-
aynı şeyi yaptıklarını sezersin.
Genellikle
hepsi zekidir, hepsi özünde aynı şeyi yapar; ama birileri kazanır birileri
ölür.
Farkı
belirleyen ya “şans” ya da “kurallara aykırı yolları dönebilme” becerisidir.
Mezarlıkları
görmeden kazananları değerlendiremeyeceğini anlarsın.
∘∘∘
Hiçlik
bilinci aslında yaşamın ruhudur.
Bir
hiç olduğunu anlamadan ara duraklardaki sahneler için karakterini yeterince
kamçılamazsın.
Sıradan
yaşama razı olur, sürüyü terk etmeyi budalalık sanırsın.
Ne
yaparsak yapalım kaostan –karışıklıktan, hiçlikten- gelir kaosa döneriz.
Acıların
ilacı sahnelerin coşkusudur, hiçlik.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder