Küreselleşme
iki şey üretti:
Biri
işsizlik diğeri işsiz-güçsüzlük…
∘∘∘
İşsiz
parasızlık çeker.
Yaşadığı
toplum varlığına saygılı değildir; ayakta durma olanaklarını çok görmüştür ona.
Durum
işsiz-güçsüzde siyahla beyaz gibi farklıdır.
Şöyle
veya böyle –kimi bol bulamaç kimi kıt kanaat- geçinir işsiz-güçsüz; ancak can
sıkıntısından kurtulamaz…
Derdi
vakit geçirmektir.
Türkçedeki
gezmek fiili onlar için icat edilmiş gibidir: Amaçsızca dolaşırsın yeter ki
yana yakına Tanrıdan istediğin ömrün o gününü can sıkıntısı çekmeden geçir…
Yemek,
içmek, eğlenmek, kâğıt oynamak; magazin –yerel, ulusal, enternasyonal dedikodu-
ve siyaset konuşmak; maç –spor- seyretmek “gezme”nin yerine koyacağın
seçeneklerdir.
İşin
gücün varsa –kafandaki sorularla sarmaş dolaş olmuşsan- hepsi hoş, sevinç depolarını
doldurma araları olabilir yukardakilerin…
Ama
işsiz-güçsüzsen kafanı boşaltmak yerine içini boşaltırlar…
Ağzından
çıkan, kaleminden dökülen her cümle “tıntın” ses verir; içinin boşluğunu yayar
dünyaya…
Kafaları
sorular doldurur, yanıtlarına dokunmaya çalıştığın hiçbir yolla zapt edemediğin
sorular…
İşsiz-güçsüzlüğün
tanımı zaten "sorusuzluktur";
Filozof
Karl Popper’in (ö. 1994) tanımladığı cinsten “bir yatakta kocadığın” bilinmezlerin
kafalarda mayalanmasının bunaltıcı eksikliği…
Vakit
geçirmenin çıkmazlarını aşmanın ötesinde macerası kalmamıştır işsiz-güçsüzün
dünyada…
∘∘∘
Küreselleşmenin
kavurduğu dünyamızdaki çalışanlara gelince…
Büyük
bölümü işsizlerin ruhunu taşır; işini sevmez, kaygılıdır; satın alma gücü
elimden uçmasın diye sonuna kadar dayanmaya çalışır…
Köleliğin
küresel dünya modelidir bu…
∘∘∘
Çalışanların
İyi para kazananları, ayakta kalma endişesini tanımamıştır; kendilerini daha
akıllı görür, insanlara akıl verirler…
Bunların
ruhu kabaca söylersek işsiz-güçsüz ruhudur…
Hep
daha çok tüketerek vakit geçirmenin yolunu bulduklarını sanırlar…
Aktif
para-kazanma’dan kopmamaya çalışırlar; bilirler ki günün birinde sudan çıkmış
balığa döneceklerdir.
İşsiz-güçsüz
ruhunun kaderi değişmez: Ya kahvehanede boş boş konuşurken, ya televizyon seyrederken,
ya elinde içki kadehiyle ölürler…
∘∘∘
Peki
çalışanlar arasında başka insan türüne rastlanmaz mı, işsiz veya işsiz-üçsüz
ruhu taşıyanların dışında?
Vardır
elbette, olmaz mı!
Ancak
sayıları azdır.
İşsiz
ve işsiz-güçsüz yığınları onlara asosyal der, boş-boş lak lak etmedikleri için
sevmezler onları.
Kafalarındaki
sorularla dostluk kurmuş olanların vakit geçirmek için eğlence aramamasını, havadan
sudan laf edecek arkadaş aramamasını anlayamazlar.
∘∘∘
Küreselleşmeden
çıkılacak mı, çıkılacaksa ne zaman, nereye, kimse bilemez.
Ama
insan teklerinin bu işsiz, işsiz-güçsüz cangılından kendini kurtarma çabaları
kutsaldır.
Bu
sitedeki yazılar, bu çabalara bir nebze katkı yapıyorsa işini yapıyor demektir.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder