3 Eylül 2018 Pazartesi

İşsizlik ve İşsiz-güçsüzlük





Küreselleşme iki şey üretti:
Biri işsizlik diğeri işsiz-güçsüzlük…
∘∘∘

İşsiz parasızlık çeker.
Yaşadığı toplum varlığına saygılı değildir; ayakta durma olanaklarını çok görmüştür ona.
Durum işsiz-güçsüzde siyahla beyaz gibi farklıdır.
Şöyle veya böyle –kimi bol bulamaç kimi kıt kanaat- geçinir işsiz-güçsüz; ancak can sıkıntısından kurtulamaz…
Derdi vakit geçirmektir.
Türkçedeki gezmek fiili onlar için icat edilmiş gibidir: Amaçsızca dolaşırsın yeter ki yana yakına Tanrıdan istediğin ömrün o gününü can sıkıntısı çekmeden geçir…
Yemek, içmek, eğlenmek, kâğıt oynamak; magazin –yerel, ulusal, enternasyonal dedikodu- ve siyaset konuşmak; maç –spor- seyretmek “gezme”nin yerine koyacağın seçeneklerdir.
İşin gücün varsa –kafandaki sorularla sarmaş dolaş olmuşsan- hepsi hoş, sevinç depolarını doldurma araları olabilir yukardakilerin…
Ama işsiz-güçsüzsen kafanı boşaltmak yerine içini boşaltırlar…
Ağzından çıkan, kaleminden dökülen her cümle “tıntın” ses verir; içinin boşluğunu yayar dünyaya…
Kafaları sorular doldurur, yanıtlarına dokunmaya çalıştığın hiçbir yolla zapt edemediğin sorular…
İşsiz-güçsüzlüğün tanımı zaten "sorusuzluktur";
Filozof Karl Popper’in (ö. 1994) tanımladığı cinsten “bir yatakta kocadığın” bilinmezlerin kafalarda mayalanmasının bunaltıcı eksikliği…
Vakit geçirmenin çıkmazlarını aşmanın ötesinde macerası kalmamıştır işsiz-güçsüzün dünyada…
∘∘∘

Küreselleşmenin kavurduğu dünyamızdaki çalışanlara gelince…
Büyük bölümü işsizlerin ruhunu taşır; işini sevmez, kaygılıdır; satın alma gücü elimden uçmasın diye sonuna kadar dayanmaya çalışır…
Köleliğin küresel dünya modelidir bu…
∘∘∘

Çalışanların İyi para kazananları, ayakta kalma endişesini tanımamıştır; kendilerini daha akıllı görür, insanlara akıl verirler…
Bunların ruhu kabaca söylersek işsiz-güçsüz ruhudur…
Hep daha çok tüketerek vakit geçirmenin yolunu bulduklarını sanırlar…
Aktif para-kazanma’dan kopmamaya çalışırlar; bilirler ki günün birinde sudan çıkmış balığa döneceklerdir.
İşsiz-güçsüz ruhunun kaderi değişmez: Ya kahvehanede boş boş konuşurken, ya televizyon seyrederken, ya elinde içki kadehiyle ölürler…
∘∘∘

Peki çalışanlar arasında başka insan türüne rastlanmaz mı, işsiz veya işsiz-üçsüz ruhu taşıyanların dışında?
Vardır elbette, olmaz mı!
Ancak sayıları azdır.
İşsiz ve işsiz-güçsüz yığınları onlara asosyal der, boş-boş lak lak etmedikleri için sevmezler onları.
Kafalarındaki sorularla dostluk kurmuş olanların vakit geçirmek için eğlence aramamasını, havadan sudan laf edecek arkadaş aramamasını anlayamazlar.
∘∘∘

Küreselleşmeden çıkılacak mı, çıkılacaksa ne zaman, nereye, kimse bilemez.
Ama insan teklerinin bu işsiz, işsiz-güçsüz cangılından kendini kurtarma çabaları kutsaldır.
Bu sitedeki yazılar, bu çabalara bir nebze katkı yapıyorsa işini yapıyor demektir.
∘∘∘





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder