Bilgi
neye yarar?
Cevabı
şöyle öğretirler:
Meraklarının
izinden gitmeye…
Zamanı
unutup “mutlu muyum?” sorusunu aklına getirmemeye…
Başarmaya,
rahat ve konforlu yaşamaya…
∘∘∘
Bizim
gibi kuram’la –teori’yle-, soyut’la, sanat’la, edebiyat’la kafa bulan, ince
düşünceye homoseksüel(!) muamelesi çeken toplumlar için yukardaki üç kısa
cevabın tümü hikâyedir…
Hem
de şehir efsanesinden…
Satın
alma gücü kovalamaktan bitmişiz;
Mal-mülk,
digital alet-adevat, yeme-içme, yatma-kalkma konforundan başkasının satmışız
anasını…
∘∘∘
Sondan
başlayalım: Başarılı olup rahat ve konforlu yaşamak için bilgi gerekiyormuş!
Onu
diyen buralara hiç uğramamış.
Bizim
topraklarda bilgi kadar ayağına dolanan, her sokakta yolunu kesen, hilâli ahmer’e
ömür boyu sırtında taşıdığın lanetli yük olamaz…
Adem
Peygamberi cennetten kovduran elma, bizdeki bilginin yanında hafif kalır...
Başarı
ve para mı arıyorsun?
Önce
bildiklerini çuval çuval, balya balya derdest edip kafandan çıkaracaksın…
Unutmazsan
ne olur? O bilgi dediğin kıymetli taşlar, gözünü kapayıp şansa balıklama
atlamanı önleyecektir…
Kiminin
kaşı kara, kiminin gözü şehla diye ahkâm keserken önünden geçen fırsat trenlerine
hep arkadan el sallayacaksın…
Oysa
yapman gereken birine atlamak, ölmezsen yenisine zıplamak ve de bu çevrimi
sonuna dek sürdürmendir.
Ya
ölecek ya zengin olacaksın; magazin sayfalarında gördüklerin sağ kalanlardır…
Hani
o bilgi dediklerin var ya -isteyerek unutmanı öğütlediğimiz-, onlara bakarsan tek
bir sağ kalan için yüzlerce ölü verilirmiş, der dururlar; kafan karışır…
Efendim
neymiş: mezarlıklara bakmadığımız için her gözü kapalıyı zengin oluyor
sanırmışız…
Şimdi
anlıyor musunuz, niçin unutun dediğimizi lanetli bilgilerinizi…
(Not:
Bunlar bilgenin nefesi, sağduyunun sesi, hayatın düsturu gibi üflenip
duracaktır kulaklarına…)
∘∘∘
İlk
maddeye gelin…
Bilgi
ile merakın izi sürülürmüş!
Yok
ya!
Ailende,
mahallende, köyünde, kasabanda, şehrinde kaç tane merak eden vardı?
Dürüst
ol; baban merak ediyor muydu?
Tabii
ki etmiyordu?
(Ediyorsa
sen pis bir aristokratsın.)
Cevabı
olmayanların işidir merak; bizde her sorunun cevabı var kardeşim ve de
elimizdeki yanıtlardan zerre şikayetçi değiliz.
Anlaşıldı
mı?
∘∘∘
Yok
zamanı unutmakmış, yok nasıl yaşarsam daha mutlu olurum diye sorup durmakmış
kendine…
Baba,
biz cevaplarımızdan mutlu mesuduz diyoruz sen hâlâ aynı sazı çalıyorsun…
Bak
kulağına fısıldayayım da küpe olsun: Nasıl yaşıyorsak kafamızdaki cevap öyle
olduğu içindir…
Değiştirmeye
de niyetimiz yok, oldu mu?
∘∘∘
“Cevabın
varsa merakın yokmuş.”[1]
Merakın
yoksa dolarının direksiyonu yok, cari açığın çok…
Bilmem
anlatabildim mi, doların ne zaman düşeceğini.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder