Gerçekçi
olmanız öğütlenir size; hayali bırakanız söylenir…
Kendi
masalınızı yazmayı unutup başkasının yazdığı sernaryolarda kıytırık rollere
soyunmanız…
Evrenin
büyük mucizelerinden birinde çekilen büyük piyangoda kazandığınız yaşamı
bilinmedik adamların keyfine tüketmeniz…
Çekilişte
bahşedilen bedeninizi sınamadan, sinir sisteminizin zirvelerine tırmanmayı
deneyip keyfini sürmeden, size özel rüzgârların serinliğinde gönül
eğlendirmeden çekip gitmeniz…
Var
olmadan ölmeniz istenir…
∘∘∘
Ya
masalınızı yazarsınız ya da satın alma gücü arayışlarında yolunuzu
şaşırırsınız.
Küresel
dünyanın oltasındaki uysal ve masum yemleri yemeye çabalarken özensiz olursanız,
çıkmaz bir sokakta zokayı yemiş bulursunuz kendinizi.
Masalınızı
yazmayı bırakın düşünmeyi bile denemeden…
Günün
sonunda anlamsız bir boşluğun karanlık köşe bucağında sarhoş dolaşırsınız; ne
olduğunu sezinlemekten uzak, hayatı hep sizinki gibi anlamsız, gereksiz,
işlevsiz para yarışı sanarak…
İnsanda,
doğada, toplumda hiçbir mucizeye dokunmadan, para kovalamaktan varlığınla
tanışmaya vakit bulamadan.
∘∘∘
Kapitalizm
bir büyük senaryodur…
“Tüm
iş hayatını, herkesin istediği gibi yaşama ve kendini ifade etme şeklini, satın
alma gücü içkinliğine – insanları özünde kâr kovalayan kobaylara (hi)-
dönüştürme projesidir.”[1]
Projenin
içinde size biçilen rolden mutluysanız sizin bileceğiniz iştir…
Ancak
şu kadarını anımsarsanız, çekip giderken belki işinize yarar: İçinizdeki söküp atamadığınız
zehirli boşluk, bir ömrü para peşinde tüketmenin karanlık dehlizlerinde
oyulmuştur…
∘∘∘
Satın
alma gücü kovalamaktan önemli gerçekler vardır:
Bunlardan
biri “siz”siniz…
Varlığınız…
Para
olmadan “siz” olmazsınız mı diyorlar? Açıkca söylemeseler bile siz öyle
anlıyorsunuz…
Kendi
masalınızı yazmak yerine ilgisiz projelerde rol seçmeniz bundan…
∘∘∘
Beni
mazur görün mazeretim var diyorsanız, seçimizi yapmışsınız…
Masal
yazmak bana göre değil, deyip kestirip atmışsınız…
∘∘∘
Gerçeklerden
kopmuş, hayaller içinde masal yazıyorsun… Nasıl var olabilir insan?
İyi
bir romancı iseniz masalınız kendi dünyasını yaratacaktır; o dünyanın
gerçeğinin kanatlarında bilindik dünyayı hep bulutlardan izlersiniz…
Kuşku
duymayın…
İnsan
dünyaya gelse gelse kendi yarattığı bir dünyanın özel gerçeğinin kanatlarında
uçmaya gelir…
Gerisi
uyduruk senaryoların zoraki rollerinde patinaj yapmaktır.
“Gerçek
yaşam /gerçek insanlar vesaire arayışının anlamsız bir süreç olduğunu…”[2] içinize sindirmeden kendi
dünyanızda özgür dolaşamazsınız.
∘∘∘
Özgün
bir masalcı olup olmadığınızı denemeden özgürlükle tanışamazsınız…
Özgün
bir masalcı iseniz özgün bir dünyanız olacaktır…
Özgün
dünyanız varsa gerçek yaşam ve gerçek insanlar size vız gelir…
O
dünyanın şablonuna uygun her şey gerçeğinizdir; “gerçek yaşam” diye bir şey
sizin için söz konusu değildir…
∘∘∘
Nabokov’un
roman tanımı ile insan hayatı çok farklı şeyler değildir.
Dünyanı
yaratmaya cüret etmeden gerçek dünyanın zulmünden nasıl kurtulunur bilemiyorum…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder