Yılbaşı
dedikleri aslında yılsonudur, herkes bilir; ama eski yılın sonu yerine yeni yılın
başı kutlanır.
Kral
ölmüştür yeni krala alkış tutulacaktır...
Geçmişe
dostluğun –vefanın- yerini geleceğin parlak beklentileri almıştır.
Moraller
hep yüksek olmalıdır…
Bir
parçacık bile hüzün olsa, ona “sen çekil” denmeli, yerine şıkır şıkır eğlence
konmalıdır.
Melali
–hüznü- anlamayan nesle aşina değiliz, demiş şair; ama biz aşinayız, iyi tanıyoruz, o kuşağın içinde piştik.
∘∘∘
Yorgunsun;
yağmuru ve incecik kar tozlarını ününe katmış serseri poyraz dövüyor camları.
Yaşlı
yıl son haftasında tüm öfkesini kusuyor olmalı, diye geçiyor aklından. Neden
öfkeli olsun ki, işini bitirmiş çekip gidiyor; bu afra tafra da ne?
Saçmalamayı
bırak da kalk kendine bir kadeh bir şey koy.
Aslında
pek içki aramazsın, birkaç dost yan yana gelecek de, ortam kaldıracak da,
gönüller arzu edecek de…
∘∘∘
Elinde
rakı, yanında sarı leblebi çöktün masaya. Bilgisayarı çektin önüne, çevredeki
kitapları el yordamıyla düzene soktun.
Bastın
düğmeye; beklerken bir yudum buzlu rakı ne güzel doldurdu boşluğu, yüzünü
buruşturdun keyifle.
Meret
bazen çuk oturuyor.
Açıldı
makine, bastın mesajların düğmesine. Adetten olmuş mesaj beklemek… Ben mesaja
değil yollayana bakarım, diye tersledin beklentilerini.
∘∘∘
Ticari
mesajlar akın etti. İntikam alırcasına sildin utanmazları.
Yo
yo hayır bunu değil, dünyanın öbür ucundan geliyor bu…
Küçük
kasabanın Fazıl Ahmet Paşa ilkokulunun kantinini birlikte işlettiğiniz o çocuktan geliyor…
Tuhaf
rüzgârları yaşamın dünyanın bir ucuna çekip almıştı onu.
“İnternette
hicaz faslına yaptığın yorumu gördüm; tesadüfe bak… “ demiş, “Fasıllar,
özellikle hicaz ve hüzzam, beni eski günlere götürüyor, bir yandan sıcacık
duygular basıyor bir yandan da anlamadığım bir suçluluk… Hele de, hicaz şarkı:
Yıllar ne çabuk geçti o günler arasından…”
∘∘∘
Rakı
bardağını bilinçsizce kaldırdın, başkaldıran ağız dolusu yudumun boğazından
aşağı süzüldüğünü duyumsadın. Ardından küçük titreşimlerle gelen dünyanın seçmek
istemediğin bulanık görünüşleri…
Gazetenin
bir hafta yaşlanmış gelebildiği kasabanın çamurlu yollarından ırmağa indiğiniz
günler…
Çözecek
bilmece arardınız… Yazılı kağıdın seyrek görüldüğü o günlerin arasından geçmişti
yıllar…
∘∘∘
Yılın
sonunu hicaz şarkılarla kutlamayacaksın kardeşim, başka makam mı yok?
∘∘∘
Yine
de çok şanslıydık, diye geçirdin içinden.
Hüzün
basmasına basmalıydı biraz olsun. İnsan doğal coşkuları kendi damgasını taşıyan
heyecanlarla sarıp sarmalamalıydı…
Kendi
damıttığın heyecanlar doğal olanların gözlerini kamaştırmalıydı.
Ruhunun
parlaklığı doyurmazsa hüzün oluyor, doyurursa oyun bitiyordu.
Yıl
sonları hep biraz olsun hüzünlü olmalı bu nedenle, dedin rakı bardağını
dipledin.
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder