27 Aralık 2018 Perşembe

Ruhun Parlaklığı Doyurmazsa Hüzün Olur Doyurursa Oyun Biter






Yılbaşı dedikleri aslında yılsonudur, herkes bilir; ama eski yılın sonu yerine yeni yılın başı kutlanır.
Kral ölmüştür yeni krala alkış tutulacaktır...
Geçmişe dostluğun –vefanın- yerini geleceğin parlak beklentileri almıştır.
Moraller hep yüksek olmalıdır…
Bir parçacık bile hüzün olsa, ona “sen çekil” denmeli, yerine şıkır şıkır eğlence konmalıdır.
Melali –hüznü- anlamayan nesle aşina değiliz, demiş şair; ama biz aşinayız, iyi tanıyoruz,  o kuşağın içinde piştik.
∘∘∘

Yorgunsun; yağmuru ve incecik kar tozlarını ününe katmış serseri poyraz dövüyor camları.
Yaşlı yıl son haftasında tüm öfkesini kusuyor olmalı, diye geçiyor aklından. Neden öfkeli olsun ki, işini bitirmiş çekip gidiyor; bu afra tafra da ne?
Saçmalamayı bırak da kalk kendine bir kadeh bir şey koy.
Aslında pek içki aramazsın, birkaç dost yan yana gelecek de, ortam kaldıracak da, gönüller arzu edecek de…
∘∘∘

Elinde rakı, yanında sarı leblebi çöktün masaya. Bilgisayarı çektin önüne, çevredeki kitapları el yordamıyla düzene soktun.
Bastın düğmeye; beklerken bir yudum buzlu rakı ne güzel doldurdu boşluğu, yüzünü buruşturdun keyifle.
Meret bazen çuk oturuyor.
Açıldı makine, bastın mesajların düğmesine. Adetten olmuş mesaj beklemek… Ben mesaja değil yollayana bakarım, diye tersledin beklentilerini.
∘∘∘

Ticari mesajlar akın etti. İntikam alırcasına sildin utanmazları.
Yo yo hayır bunu değil, dünyanın öbür ucundan geliyor bu…
Küçük kasabanın Fazıl Ahmet Paşa ilkokulunun kantinini birlikte işlettiğiniz o  çocuktan geliyor…
Tuhaf rüzgârları yaşamın dünyanın bir ucuna çekip almıştı onu.
“İnternette hicaz faslına yaptığın yorumu gördüm; tesadüfe bak… “ demiş, “Fasıllar, özellikle hicaz ve hüzzam, beni eski günlere götürüyor, bir yandan sıcacık duygular basıyor bir yandan da anlamadığım bir suçluluk… Hele de, hicaz şarkı: Yıllar ne çabuk geçti o günler arasından…”


                                                    ∘∘∘



Rakı bardağını bilinçsizce kaldırdın, başkaldıran ağız dolusu yudumun boğazından aşağı süzüldüğünü duyumsadın. Ardından küçük titreşimlerle gelen dünyanın seçmek istemediğin bulanık görünüşleri…
Gazetenin bir hafta yaşlanmış gelebildiği kasabanın çamurlu yollarından ırmağa indiğiniz günler…
Çözecek bilmece arardınız… Yazılı kağıdın seyrek görüldüğü o günlerin arasından geçmişti yıllar…
∘∘∘

Yılın sonunu hicaz şarkılarla kutlamayacaksın kardeşim, başka makam mı yok?
∘∘∘

Yine de çok şanslıydık, diye geçirdin içinden.
Hüzün basmasına basmalıydı biraz olsun. İnsan doğal coşkuları kendi damgasını taşıyan heyecanlarla sarıp sarmalamalıydı…
Kendi damıttığın heyecanlar doğal olanların gözlerini kamaştırmalıydı.
Ruhunun parlaklığı doyurmazsa hüzün oluyor, doyurursa oyun bitiyordu.
Yıl sonları hep biraz olsun hüzünlü olmalı bu nedenle, dedin rakı bardağını dipledin.
∘∘∘

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder