“Umut
var…” derseniz ve de söylediğinize inanırsanız, umutlusunuzdur.
Kolaydır
“umut var,” dermek…
Ancak
her deyişin diyeti vardır:
Umutla
beklerken hayal kırıklığı bulursanız bedelini ödersiniz.
Nedir
fiyat?
Sonraki
“Umut var,” beklentilerinize daha az inanırsınız…
∘∘∘
Olsun
ne fark eder, demeyin:
Defalarca,
umutlarınız parçalanıp elinize tutuşturulursa, sonunda aklınıza güveninizi
kaybeder, zihnen köleleşirsiniz…
Köleleşirseniz
ne olur, ömrünüz efendi aramakla geçer…
∘∘∘
Mental
–zihinsel, aklî- gücünüzü yitirmişsinizdir…
Zihinsel
gücünüz yitince ne olur?
Başınız
sıkışınca aklınızla çıkış yolunu bulma yeteneğini kaybedersiniz…
Umutla
ne ilişkisi var bunun?
Olmaz
mı?
Nedir
ki umut dediğimiz?
∘∘∘
Engellenmiş
hissettiğimizde, atlayıp aşmak için yolumuzu kesen bariyerleri, akli yöntemler
ararız…
Bulduğumuz
“çıkış yolu”nun umut olması için, duygularımıza dokunabilmesi ve onlarla kol
kola girebilmesi gerekir…
Mental
gücümüzü kaybedince ne denli yetenekli olursak olalım, dayanma gücümüzü
yitirmemiz bu yüzdendir.
“Sıkışmadan
hızır yetişmez!” derler…
Hızır
aklımız olmalıdır…
∘∘∘
Aklımıza
güven kaybı, güçlükleri yenebilme inancının yitirilmesidir…
Ne
denli harika çözümleriniz olursa olsun duygularınıza anlatamaz, onları “umut”a
çeviremezsiniz…
Sürekli
hayal kırıklığının umutsuzluğa dönüşmesi bundandır…
∘∘∘
Çıkmaz
sokaklarda zoraki umut hayalleriyle –sanrılarıyla- avunmaktansa bir süre
umutsuz uyumak evladır…
Görünen
sahte umutları elinin tersiyle itebilmek, içinde yeni umutlar demliyordur…
Bilinç
altı aramayı sürdürüyordur…
İnsandan
ümit kesilmez derler, belki de bundandır…
∘∘∘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder