25 Haziran 2018 Pazartesi

Tanrı Çoğu Kez Gelecek Beklentilerimize İçin İçin Güler







Akıl’ı direksiyonsuz bir araba gibi kullanmamız bir yana, içine balık istifi yığılarak güle oynaya uçuruma gitmemizi eğlenceli buluyor olmalıdır.

Sebebini bilir; çünkü akıl’ı verirken hazır lop kullanma tarifesini yanına koymamıştır.

Artık o kadarcığını da insan kendisi bulsun istemiştir…
∘∘∘


    Baş nedenidir bu, başımızın beladan kurtulmamasının.
∘∘∘
  
   
   Sabah kalktın, akşam yatağa girinceye dek adımlarını nasıl atacağını keşfetmek için izleyeceğin sağlam bir yolun yoktur.


Neye baksan, kader, kısmet, şans, tesadüf, zamanın elinde oyuncak…
∘∘∘


“Bilim” milim sakın ola gelmesin aklına;

“Bilimsel” dediğin karar alma, gündelik yaşamda bırak esenliği, ateşlerde yanmanın ana nedenlerindendir.
∘∘∘


Para mı kazanacaksın, işletme fakültelerinde olsa olsa işletirler seni…

Dediklerini yaparak para kazanmayı garanti edebileceğin hiçbir yöntem öğretemezler sana!

Böylesine bilim mi denir, en iyi olasılıkla usta çırak eğitimi, kötüsüyle şarlatanlıktır bu!
∘∘∘


Pazarlamanın, üretimin, insan kaynaklarının… baştan sona ak sakallıların köy heyetlerinde anlattıklarının üzerinde bir kıymeti harbiyesi zaten yoktur…

Muhasebe ve fiyatlandırma, performans değerlendirme bile –kısıtlar teorisi dışında-matematik gibi dursa da zırvadır…

Kısaca para kazanmak için bilim yoktur;

Eğitiminde işletme bölümleri çuvalla parayı boşa savurur…
∘∘∘


Paran var, nasıl değerlendiririm –enflasyondan korurum- diye yatırım uzmanına gidersin…

Borsacı sana teknik analiz yapar: grafikler, rakamlar…

Ciddiye alır matematik görüntüsüyle “bilimsel” havası basarlar…

Söyledikleri, geçen ayın hava durumu gelecek ayın meteorolojik koşullarını ne kadar belirlerse o kadar değerlidir…

Kısaca hiçbir değeri yoktur.

B.k yoluna paranı riske atarsın…

Kaybedersen –onlarca- mazeretleri hazırdır.

Kazanırsan, şarlatanlar “sana para kazandırdım!” havasını pompalarlar…
∘∘∘


Tanrı’yı kendine güldürmemenin tek bir yolu vardır:

Kendi bilimsel bilgini bulmanın sorumluluğu senin omuzlarına alacaksın.

Araya ne denli çok adam sokarsan, kararlarına otomatikman güvendiğin, o kadar başın beladadır.
∘∘∘

Not: Doğal bilimlerin hayata uyarlamalarını – örneğin inşaat, makine, kimya mühendislikleri… Sonradan türeyen çakma mühendislikleri geçiniz!- ayrı bir yana koyup tenzih ediyorum.



24 Haziran 2018 Pazar

Açlığın Çocuğusun Sen Aklından Çıkarma





Ya budaladır ya ölümü seçecek denli korkak ya da hırsız, kim coşkusuz yaşamı işaret ediyorsa,

Ahmaklığa, korkaklığa diyeceğim yok dinlemezsin olur biter;

Ama çalacaktır hayatını hırsızsa, boşuna yaşamış olursun unutma!
∘∘∘


Açık edilmemiş, nefessiz kalmış yeteneklerin, kullanmadığın gücün, işlemediğin becerilerin yürek sızısıdır mutsuzluk.
∘∘∘


Hep başkasını arıyorsan kendini aç bırakmışsındır.
∘∘∘


“Açlığın çocuğusun sen.”[1]
∘∘∘


Karnını doyurabilmek için köleliğe alışır, sonra bunu hayat sanırsın.

Ayakta kalmak için yaşarken, ölürsün.

Açlığın çocuğudur canlılar…

Yalnızca sen resimleyebilirsin bunu zihninde.

Kalabalıklar görmezden gelir yazık ki kafalarındaki resmini çaresizliklerinin,

Kabullenirler “açlığın çocukluğunu”, başka sokakları istemezler…
∘∘∘


Boynundaki tasmayı, ayaklarındaki zinciri söküp atmak yerine onlarla yaşamayı öğrenmek için debelenmektir bu…
∘∘∘


Damarlarındaki kanda yetim dolaşan becerilerine gün yüzü göstermeden,

Onların boy attığı kıraç topraklarda yanan hayat ateşinde düşüncelerinin yelkenlerini doldurmadan,

İçlerinden en tuhafını gönlündeki imgelerle sarmalayıp entelektüel mancınıklarınla kimsenin hayallerinin erişmediği ufuklara fırlatmadan…

Zincirlerinden kurtulamazsın.
∘∘∘


Ne para, ne güç, ne torpil,

Saklı heyecanlarını ruhunun derinliklerinden çekip alacak entelektüel cesaret ister özgürlüğün.
                                                        ∘∘∘


Önce özgürlüğün gelir; ardından gerçek nedir, kimsenin izini sürmeden, herkesden öğrenerek kendin bulursun;

Kölelerin tek hakikati, köleliği kaldırmak yerine köle sahibi olmaktır bilirsin.
∘∘∘

[1] Arthur Scopenhauer (ö. 1860) Alman filozof.

18 Haziran 2018 Pazartesi

İnsan Açmazı





Aslında o kadar da şanslı değildir insan, diğer hayatlar içinde.
∘∘∘


Aklı sayesinde herkesten güçlüdür, canlıların kralıdır;

Ama Tanrı’nın lütfettiği hayatlarını bile sakince tüketip ölmeyi beceremezler kendi aralarında…

Birbirlerini yerler; sularını, topraklarını, otlarını, ağaçlarını zehirlerler…

Tanrı onlara akıl vermesine vermiş ancak nasıl kullanacaklarını –mantığı- saklı tutmuştur…
∘∘∘


Taşı, toprağı, yeri göğü pek güzel keşfederler, hayatlarında bir adım önlerini görmezler…

Her biri görebildiği çıkarı ne ise kendine uygun bir mantık kullanır… 

Binlerce mantık, binlerce yaşam tarzı her adımda birbirini yiyip tüketerek ilerler.

Bir bakıma insan türünün bu günlere çıkması bile sürpriz olmuştur; normal olanı insan türünün şimdiye dek yok olmasıdır!
∘∘∘


Hemen bu ne kötümserlik diye küfür etmeyin; umut elbette vardır, yine o kendi hayatımızda bir türlü kullanamadığımız akıl sayesinde…

Dağı taşı incelerken mucizeler yarattığımız, ancak kendi hayatımızı sökerken bir türlü kullanmayı beceremediğimiz akıl sayesinde…
∘∘∘


İnsan –henüz- doğa bilimleri için yarattığı mantığa benzer, işe yarar bir yöntemi beşeri bilimler için yoğuramamıştır.

Doğayı anlamaya giden mücizevi bir yol bulmasına karşın kendini tanımayı becerememiştir bugüne dek…

Beşeri bilimler insanın kendi hayatıdır: Tarih, felsefe, müzik, sanat, spor, estetik, edebiyat…
∘∘∘


Bizim için açmaz kendimizi ve başkalarını tanıyabildiğimizi sanmamızdır. Kederli hayatlarımızdaki hayal kırıklığı yangınlarını bu aczimiz körükler.

Birinden kurtulmadan diğerinin çukuruna düşeriz.

Kendimizi bilelim derken insanlığı yanlış tanıyoruzdur, haberimiz olmaz!
∘∘∘


İnsanın ne olduğu sorusunun başının altından çıkmıştır bu yanılgılar.

Doğası nedir? Nasıl davranır insan? Ortak neyimiz var?

Bunları yanıtlayalım derken yolumuzu şaşırdık, olur olmaz sokaklara girdik çıkamıyoruz.

Hayat bir labirente dönüştü bizim için…

Pek ayırdında olmadığımız büyük açmazı budur insanın…
∘∘∘


Başkalarının biçtiği görev üniformalarını giyinir kendini tanıdığını sanırsın.

Kendini bildiğinden emin olduğunda labirentten çıkış umudun yok demektir…

İnsan kendini bilemez ancak hisseder…

Hissetmek için düşünmek yetmez düşündüklerini yapman gerekir:

Yazmak, kurmak, birleştirmek, ulaşmak, üst üste koymak, yan yana getirmek, kimsenin senden iyi olmadığı yerleri aramak, hayata evet demek, kurguda gördüğün yanlışlara savaş açmak, bütün canlılarla birlikte huzurla ölüme yürümek, gelecek canlı nesillerinin payını tüketmemek…

İnsanın doğası, insanı gerçeği diye olur olmaz saçmalıkları tabulaştırmadan, değerlerini kendin seçerek yaşamak…
∘∘∘


Günün birinde onurumuz doğa bilimleri insanın doğasını ortaya döker mi?

Başarırsa bu ne zaman olur?

Kimse bilemez.

Ama beklerken hayatı donduramayız; insanın büyük açmazıyla baş etmek zorundayız…

Bunun yolunu anlatmaya çalışıyorum…

İsterseniz gözünüzü kapatın, savaşmadan yapamayacağınızı defalarca yüzünüze vuracaktır hayat.

∘∘∘




9 Haziran 2018 Cumartesi

Mesleğin Yaşamaktır





İnsanlığı güzel olanlar tanıdım.

İki örnek vereyim: Sokrates (ö. m.ö. 399) ve Montaigne (ö. 1592).

“Kendini tanı”, “kendini bil” demiş ikisi de…

Öyle anlaşılıyor ki, insanın düşünerek kendini anlayabileceğine akılları yatmış, böyle bir gücümüz olduğundan kuşku duymamışlar…
∘∘∘


Düşünerek kendini tanıyacağını sanmıyorum ben; daha ileri gidiyorum: kimsenin bunu yapabileceğine inanmıyorum…

Aksini savunanları uyarmak isterim: düşüncelerinizi doğru sanabilirsiniz, ama onlar sizi gerçekten tanımlamayacaktır…

Hiçbir zaman…

Yalnızca, öyle olduğuna inanacaksın…

Efendisinin gözüne girmeye çalışan köle gibi; duvara çarpıncaya dek yapabildiğini zannedeceksin.
∘∘∘


İnsan kendisini tanıyabilse, kolayca kendisi olur, sorunlarını çözerdi.

Yapamazsın!

Üstelik ne yakınlarını ne uzaklarını tanıyabilirsin…

Her insan, -kendisi dahil- kimsenin tanıyamayacağı kadar diğerlerinden değişiktir. 

İnsan sarrafı olduğunu sananlar budalalıklarının ayırdına varamayacak denli sarhoştur.
∘∘∘


Olan sadece –kendini- bildiğini sanacak kadar başının dönmesi, gözünün kararmasıdır…

Yalnızca duvara toslayarak ayılırsın…

Sınanması ve test edilmesi olmadıkça aklına gelen her sorunun yanıtını bildiğini sanarak mutlu olabilirsin…
∘∘∘


Bilemezsin kendini; yapacağın, olabiliyorsan kendin olmaktır.
∘∘∘


Arayan için insanlığı güzel olanlara sınır yoktur…

Şöyle aralıyor Nietzsche (ö.1900) kendini bilme açmazını:

İnsanın kendisi olmasının koşulu, kim olduğunu hiç mi hiç bilmemesidir.

Zoraki, sahte ödevlere uydurmak için şekil verdikçe ruhuna, asıl görevini unutur saptığın yanlış yollarda, yanlış hayatların çıkmaz sokaklarında kendini tanımlarsın.

Zorla yanlış anlarsın kendini, çakma ödevinle örtüşen bir ruha istersen sahip olacağını hayal edersin…

Kötüsü, inanırsın:

Yok olacağın sokaklarda ayakta kalmanın ödevin olduğuna.

Ve de bunları bilim sanırsın…
∘∘∘


Varolmayı unutarak yaşama tutunmaya didinen son insanın acıklı hayatıdır bu.

Mesleğin yaşamak, yapacaklarını kendin olarak hayatta kalırken yapmaktır.
∘∘∘



2 Haziran 2018 Cumartesi

Uçmak İstemiyorsan





Kuşların göklerde süzülüşü gibi akar hayat.

Çift kanatla uçarsın…  

Adil ve özgür bir toplum’dur kanatlarının biri,

Diğeri ‘yeniden yoğurmak, işlemek, yaratmak ruhunu; kendi şiirini yazarak’ “mahrem mükemmelleşmek”…

İçinde piştiğin toplum her gün biraz daha adil ve özgür oluyor,

Mükemmelleşiyorsan her gün biraz daha…

“Hem Nietzsche (ö.1900) ve hem Marx (ö. 1883); -ya da-hem Nabokov (ö. 1977) hem Adam Smith (ö.1790) olmak -yolundasın…[1]

İstediğinden istediğin kadar toplayarak, istediğine istediğin kadar zaman vererek…”[2]

Hangi kanadını ne kadar istersen o kadar kullanarak…
∘∘∘


Uçabilirsin biri eksik bile olsa kanatlarının;

Umutsuzluğun katranlısı yerlere seremez, bulutlarda tek kanatla gezinen ruhunu.  
∘∘∘


Her ikisi de güdük kalmışsa kanatlarının,

Kendini ancak yemede, içmede, sevişmede ararsın;

Başın beladadır…
∘∘∘


Kanatsız kalmak aşksız yaşamaktır,

Süzüm süzüm süzülür de aynalarda kendini göremezsin…

İçindeki yalancı doyuma esir olmuşsundur ayırdına varamazsın.

Adil ve özgür bir toplum ve mahrem mükemmelleşme…

İçindeki kafesin kapısını aralayıp umut kuşunu göklere salmanın başka yolu yok…

Arayabilirsin elbette uçmadan yaşamanın yollarını,

Hayat senin…

Yanlış hayatı doğru yaşamaya çalışırken de ölebilirsin…

İster misin?
∘∘∘





[1] - arası notlar yazarın.
[2] Richard Rorty (ö. 2007), Amerikalı filozof.